Haksız İlanlar Zinciri ve Macahel

Tekrar merhaba…

Merhaba dostlar, uzun bir süre yazılarıma ara vermiştim. Ancak görüyorum ki Macahel’deki gelişmeler ara vermeksizin, büyük bir hızla gelişiyor. Takip edenler bilirler. Şimdiye kadar, yöredeki gelişmelerdeki yanlış tavırları nedeniyle Macahel Vakfı’nın bazı faaliyetlerini, Macahel’in Tema’yı istemediğine dair imzalara karşı alternatif imza kampanyasını, görünüşte Macahel’in olan bal festivallerini, Kafkas arısı ve ekoturizm etrafında dönen rant hesaplarını, Macahel sitelerini, resmi vakıf sitesinde eleştirel düşüncelere ve Macahel’deki sesin yansımasına karşı başlatılan karalama ve iftiraları değerlendiren yazılar yazmıştım. Son olarak, karalama ve iftiralara cevap vermeye ara verip, Macahel Vakfı’ndaki yeni yönetimi değerlendirmiştim. Bu yazımın konusu, temel olarak Macahel’de Tema gibi tepki gören Gef-2 Projesi, daha doğrusu bir haksız ilanlar zinciri… Daha net ifadesiyle, Efeler Tabiatı Koruma Alanıyla başlayan, Gef-2 projesi olarak devam eden ve biyosfer rezerv ilanıyla yeni bir şekil alan haksız ilanlar zinciri… Ama önce güncelliği kalmasa da son bir karalama ve iftira yazısına da birkaç cümle etmek gerek.

Rant çiçeği veya Macahel Çiçeği? İşte bütün mesele bu…

Yörede istenmeyenleri ve rant projelerini “çiçek” olarak niteleyen bir arkadaşımız, Macahel’in sömürülmesine izin vermeyen demokratik ve doğal tepkiyi bu çiçeği ezenler, ranta ortak olanları ise çiçeği büyütenler olarak algılıyor ve ardından içindeki kini kendine zor hakim olarak (yer yer -kendisine aynen iade- ahlak ve ruh sağlığı yargılarını ileri sürerek)  adeta kusuyor… Diyecek bir şey yok, çünkü böyle ateşli bir savunmayı (daha doğrusu saldırıyı) eminim rantın başındakiler bile yapamazlardı. Çiçek olayına gelince, evet rant projesi rantçılara göre bir çiçek olabilir ve rantın büyümesi için büyütülmesi gereken bir çiçek… Ama Macahel halkına göre, Macahel’de yıllarca var olan, muhteşem güzelliğiyle herkesi kıskandıran bir “Macahel Çiçeği” vardır, buna karşılık onun dibinde bitmeye çalışan, sizin gibilerce sulanan rant bitkileri vardır. Macahellilerin mücadelesi, Macahel Çiçeğini koruma uğruna bu tip bitkilerin haklı yollardan çapalanmasıdır! Gözlerinizi açın ve asıl çiçek olan Macahel Çiçeğini ve çevresinde bitenlerin, onu günden güne zayıflatan, dağdan gelip bağdakini kovmaya yeltenen, burayı istila etmişsiniz deme, hatta daha ileri hakaretlerde bulunma pervasızlığını dahi gösterebilen bitkiler olduğunu görün! Tuz parası, şeker parasından söz ediyor arkadaşımız… 70’li yıllarda kaldı bunlar, günümüz Macahelini iyi takip etmek, tanımak lazım. Ayrıca bu faaliyetlerden kimlerin cebine para aktığını geçen beş yıl gösterdi, gösterecek. Hiçbiri de tuz parasına muhtaç denilen kişiler değil ve de olmayacak. Kaldı ki Macahel kimseye muhtaç veya mahkûm değil, kendi kendine yetebilecek durumda, yeter ki kaynakları birilerince sömürülmeye kalkılmasın. Rant projesinin ödül aldığı söyleniyor. Yahu tam bir fiyasko olan, kalkınma değil ranta hizmet eden bir proje nasıl ödül alabilir? Ya ödül danışıklı verilmiş ya da ödülü verenler olayın aslını bilmiyorlar, hataya düşürülüyorlar. Macahelin bugüne kadar maruz kaldığı muamelelerin tümünde bu tür yanıltmalar var. Buranın koruma sorunu var yalanı ile koruma projeleri üretiliyor, halk bize destek oluyor yalanıyla fonlar sağlanıyor, ilanlar gerçekleştiriliyor. Ama bu yalanlar bir yerde ortaya çıkıyor sonunda… Çiçekçi arkadaşımıza son söz; bu haklı tepkiyi gösterenler olarak vicdanımız çok rahat, ama yarın öbür gün, Macahel çiçeği solduğunda, halk gerçeklerle yüz yüze geldiğinde bunları kısa vadeli, dar düşüncelerle büyüten sizin gibiler de bunun sorumluluğunu üstlenecek mi? Daha şimdiden şikâyetler geliyor… Sayın Cemal Kahya, durumu çok veciz ortaya koyuyor: “Keşke Macahel dul kalacağına bakire kalsaydı. Çünkü bir gün gelir Macahel Aydınları sahip çıkar”.
 
Efeler’den başlayan haksız ilanlar zinciri sonunda tüm Macahel’i kapsadı

Gef-2 Projesi hakkında çok şey yazılıp çizildi… Ama bunun da yörede istenmeyen Tema’yla birlikte ve hatta bağlantılı olarak ortaya çıktığı kuşkusuz. Macahel’in pilot bölge seçilmesinin hiçbir haklı sebebi yok, tıpkı ilk adım olarak Efeler Köyü’ndeki bölgenin tabiatı koruma alanı ilanında olduğu gibi. Aynı haksızlık, hukuksuzluk son olarak biyosfer rezerv ilanında da kendini gösterdi. Yani, Efeler’den başlayan haksızlık zinciri, tüm Macahel’i kapsayan bir şekilde sona erdi veya yeni bir şekil alıp, devam edecek… Niye haksızlık ve hukuksuzluk zinciri? Çünkü bunların hepsi yörede olmayan veya en son söz konusu olabilecek bir koruma sorunuyla ilgili ve hep oldu-bitti şeklinde, şeffaf olmayan tarzda, adeta kamuoyundan kaçırılarak gelişti, gelişiyor. Hatırlayın lütfen, Efeler’deki ilandan kimin haberi oldu? Aynı şekilde Gef-2’nin ilanından? Proje metni bile çoğu insanın elinde yok veya ulaşması zor, adeta gizli bir belge… Halkın katılımını öngören, ama halktan gizlenen bir proje. En son biyosfer ilanında da yörenin kamu kurumları devre dışı bırakıldı, tam bir oyalamaca ve oldu-bitti yaşandı. Bir yandan Gef-2 ile halkın katılımı olan bir yönetim oluşturma çabası, diğer yandan halkı ve kurumlarını hiçe sayan biyosfer ilanı! Haksızlık ve aynı zamanda çelişkiler zinciri… Bu çabanın anlamı ne? Yörenin en önemli sorunu ve bütün diğer sorunlarının kaynağı olan yol sorunu konusunda bu derece bir çaba olmadı, yok. Halen sınırları geçip ülkeye girme gibi suni, onur kırıcı çözümler, kızaklarla hasta taşıma gibi ilkel, acı görüntülerle karşı karşıyayız.

Haksız ilanlar zincirinin amacı koruma değil, prestijmiş!

Bunların koruma sorunuyla ilgisi olmadığı artık bu ilanları yapanlar tarafından da kabul ediliyor, “koruma sorunu var” lafı güzafını, mükemmel bir şekilde korunan yöre doğası açıkça yalanladığı için ve gerçekte buna kimse inanmadığı için yeni bir balon şişirilip uçuruluyor… Efendim bütün bunlar, en son biyosfer ilanı bir prestij meselesiymiş! Neymiş prestijli olan? Şuralara girmeyi yasakladık, sözüm ona “doğa düşmanı” insanların yaşam alanlarını daralttık veya bu yönde devamlı bir baskı altına soktuk, böyle bir yere sahibiz deyince prestij kazanıyormuşuz! Aslında bu prestij hikayesi çok da yeni değil. Aynı şey, Efeler’deki koruma alanının nedeni için de söylenmişti. Orasının ilanı simgesel anlam taşıyormuş. Bunları birleştirince her şey çok açık beliriyor, yöreyi Gef-2 kapsamına sokmak için Efeler’deki alan ilan edildi, çünkü yörede koruma sorunu var güzafına bir dayanak sunmak gerekiyordu ve en sonunda da (Efelerdeki yer mutlak koruma zonu şeklinde temel gösterilerek ve yörenin Gef-2 kapsamında olması da kullanılarak) biyosfer ilanı geldi. Sormak lazım, acaba Efeler’deki haksız ilan, zincirin ilk halkası olmasaydı, Macahel böyle bir yere sahip olmasaydı, zincirin son halkası biyosfer ilanı olabilir miydi? Bu bir haksızlık zinciri değil de nedir?

Gelecekteki haksızlıkları önlemek için bu haksızlık zincirine dur demenin zamanı gelmiştir!

İlanlar için ortaya atılan prestij balonunun da inandırıcı olmadığı ortada. O zaman başka bir şey var, başka planlar var. Tam proje bitecekken (açıklanan bilgilere göre Gef-2 2000-2006 arası sürecek bir faaliyet), biyosfer ilanı ve ardından biyosfer komitesi vs. gibi yapılanmalarla bu süreç devam ettirilmek isteniyor. Belirli bir süreyle sınırlı olması, 2006’da bitecek olması nedeniyle bir nebze katlanılır haksızlık olan Gef-2’den sonra biyosfer rezervi ve bunun için oluşacak olan komite ile yörenin haksızlıklara karşı sabır sınırları zorlanıyor… Fiilen uygulanmadığı için şu ana kadar çok tepki çekmeyen, haksız bir ilan da olsa üzerinde durulmayan Efeler koruma alanı, bir başka haksızlık olan biyosfer ilanı nedeniyle, Efeler dışındaki, halkın temel yaşam alanlarını da kapsayan zonlarlarla birlikte uygulamaya geçirildiğinde aynı durumun olmayacağını tahmin etmek zor değildir. İlerideki haksızlıkların, hukuksuzlukların şimdiden önüne geçmek için, bu haksızlık zincirine bir yerde dur demenin, bu yanlıştan bir anca önce dönmenin veya bu konuda her türlü yasal yolların kullanılma zamanı gelmiştir!

Yöredeki gelişmeleri normal olarak değerlendirmek mümkün değildir

Bütün bu gelişmeler normal mi? Yöre dışındaki kısa bir sohbet esnasında, tesadüfen yöredeki gelişmeler, yöre halkının tepkisi söz konusu olduğunda oldukça çarpıcı değerlendirme yapan bir askeri yetkilinin dediği gibi, Macahel’e yönelik birilerinin başka planları var ve bunlar tepkilere rağmen bir şekilde gerçekleşecek… Bu planların sahibi hakkındaki sorularıma, tezlerime net bir doğrulama yapmaktan kaçınan yetkili galiba haklı… Bu söylemler belki size bir komplo teorisi olarak gelebilir. Ama yöredeki gelişmelerin, özellikle gelişme biçimi bakımından mantıksal, hukuksal izahını yapmak mümkün olmuyor çoğunlukla. Hayret verici, ancak ortak aklın bir yansıma olan ise yöreyle ilgisi olmayanların bile yöredeki gelişmeleri normal bulmaması…

Zaman tünelinde Gef-2 ile ilgili gelişmeler…

Gef-2 ile ilgili gelişmeleri satır başlarıyla hatırlamak gerekirse, proje Tema’nın yöre halkının rızası dışında yöreye yerleşmesinden (1994-1995) üç-beş yıl sonra, Efeler’deki ilandan (1998) hemen sonra ortaya çıkmıştır (1999-2000) [Bundan önce bir anekdot olarak, Düzenli Köyü çevresindeki istihsal faaliyetinde, taşıma vb. konularda çıkan ihtilaf nedeniyle istihsalin durdurulması için Ankara’ya, Kırsal Çevre Derneği’ne uzanan çabalar ve oradan bu dernek vasıtasıyla Tema’nın ortaya çıkması (1994), Borçka’da Camili Çevre Derneği’nin kurulması veya kurdurulması (1995) şeklindeki gelişmeleri de dikkate almak gerekir. Kişisel düşünceme göre kamuoyuna çok da yansımayan bu gelişmelerin detayları, sonraki gelişmelerin sağlıklı değerlendirilmesinde, perde arkası planların başlangıcının, içeriğinin tespitinde önemlidir ve bana göre burada rol alan Macahellilerin önemli bir özeleştiride bulunması gerekir (gerçi sonraki gelişmeler bu Macahellilerin de öngörmediği ve –bunlardan nemalanan istisna kişiler hariç- hiçbir şekilde istemediği gelişmelerdir. Sonraki gelişmelere tepki koyanların bu özeleştiriyi yaptığı düşünülebilir). Acaba istihsalin durdurulması için bu derece bir çabaya gerek var mıydı, bu çaba kimlerce, nasıl yorumlandı, kimin kafasında ne gibi “parlak” fikirler uyandırdı? Koruma sorunu olmayan bir yöre için “Camili Çevre Koruma Derneği” adıyla bir derneğin kurulmasının gereği nedir? Kim kurdurtmuştur? Bu Dernek çevreyi kime, neye karşı koruyacaktır? Kuruluş tarihi itibariyle istihsal faaliyetine karşı mı bu Dernek kurulmuştur? Artık istihsal olmadığına göre bu Derneğin faaliyetlerini gözden geçirmesi gerekmez mi? Şu anda bu Dernek neyle uğraşmakta, kime, neye hizmet etmektedir? Sorular çok, belki bir cevap veren çıkar!?]. Bir yandan da Tema’nın turizm, arıcılık şirketi, otel yapımı, festival şovları gibi faaliyetleri, o dönemdeki Macahel Vakfı yönetiminin desteğiyle hızla devam etmiştir. Bunun üzerine yöredeki tepkiler iyice artmış ve Tema temelinde tüm koruma projelerinin yörede istenmediğine ilişkin imza kampanyası düzenlenmiştir (2001-2002). Haklı olarak Gef-2 de bu kuruluşla bağlantılı değerlendirilmiş, bu projeye de karşı çıkılmıştır.

Gef-2 ile Temanın ilişkisi, askeri yasak bölgenin daraltılmasının garipliği ve yanlışlığı

Gef-2 yetkilileri bu gelişmelerin yaşandığı ortamda bir yandan projenin Tema’yla bağlantısı olmadığını ileri sürerken, diğer yandan bu kuruluşla sıkı ilişkiler içinde olmuştur (burada bir gerçeği daha vurgulamak gerekir. O da ilk yıllarında Gef-2 yerel yönetimindeki görevlilerin dahi proje içeriğini kavrayamamış olmalarıdır ki ülkemizle, özellikle yöremizle ilgisiz bir projenin anlaşılamaması son derece normaldir. O nedenle yörenin proje kapsamına sokulmasının baş aktörü olan Temayla işbirliği kaçınılmaz olmuştur. Bu husus, o dönemde yayınlanan faaliyet raporlarında da belirtilmiştir). Askeri yasak bölgenin daraltılması, açıkça bu işbirliğinin göstergesidir ve bu süreçteki bir diğer normal olmayan gelişmedir. Tema, tamamen yasalara aykırı olarak, girişlerin özel izinle olduğu, yörelilerin dahi kimlik göstererek girebildikleri bir bölgede serbestçe otelini yapabilmiştir! Askeri yasak bölgenin daraltılması ile hem tamamen bu kuruluşun menfaatine gelişen turizm faaliyetinin önü açılmış ve daha önemlisi yasalara aykırı bir şekilde yapılan bina yasak bölge dışına çıkarılarak yasal hale getirilmeye çalışılmıştır. Yasak bölgenin daraltılması Macahelliler tarafından başta güvenlik gerekçesi olmak üzere, yöre doğasının korunması açısından da önemli görüldüğünden eleştirilmiştir. Bu eleştirinin haklılığı, yakın zamanda sınırımızda meydana gelen sıcak gelişmelerle ve turizmle beraber ortaya çıkan kirliliklerle teyit edilmiştir. Aynı endişenin ve tehlikenin, - güvenlik bakımından yörenin etnik yapısı ve sınır ülkesi merkezi yönetiminin çeşitli faaliyetlere verdiği destek ile bu etnisiteye ilgi duyduğunu açıkça göstermesi nedeniyle, turizm bakımından ise halen hiçbir kontrolün olmaması sebebiyle- başka yönlerden devam ettiği kuşkusuzdur. Bu nedenle ülke menfaati ve yörenin geleceği için bir başka yanlış olan yasak bölgenin daraltılması kararı da gözden geçirilmelidir!

Bir başka yanlış ve zararlı söylem: “Bunlar Devlet projesidir, ilanıdır, karşı çıkmayın”

Gef-2 ve daha sonra biyosfer bakımından, bu haksızlıklara meşruiyet sağlamak için dillendirilen bir başka söylem, -yöre halkının Devlete olan bağlılığı kullanılarak geliştirilen- bunların Devlet projesi olduğu, bu nedenle karşı çıkılmaması gerektiğidir. Bu söylemin yanlışlığı bir tarafa, Devlete olan inanca yönelik verdiği zarar sorumluluk doğurucudur. Bir defa yöre dışı bir kuruluşun ve bunun Bakanlıktaki veya diğer ilgili yerlerdeki bürokrat uzantılarının faaliyeti olduğu apaçık ortada olan bu projeler, ilanlar “Devlet projesi, ilanı” olamaz! İkincisi tamamen haksız bir şekilde ve başta yörenin kamu yararı olmak üzere, ülke menfaatlerine aykırı sonuçları bulunan bu faaliyetlere karşı çıkmayı “Devlete karşı çıkmak” olarak sunmak, bunu ortaya atanlarca Devlet olgusunu kendi menfaatleri için kullanmaktan başka bir şey değildir! Üçüncü olarak, bu faaliyetleri Devlet mekanizması içinde onaylamayan, Macahelin bu haklı muhalefetini destekleyen (gerek sivil gerek askeri) birçok yurtsever, kamusal yararı ön planda tutan kamu görevlilerinin olduğu bilinmektedir!

Yöredeki tepkiyi bastırma çabaları, yetkilileri yönlendirme ve baskı altına alma

Yöredeki tüm bu faaliyetleri haklı olarak benimsemeyen Macahel Halkı, yine bu çevrelerce bir anlamda cezalandırılmak istenmekte, bu haklı, yasal tepki çeşitli yollarla bastırılmak istenmekte, bu haklı sesin Devlet yetkilileri nezdinde gereği gibi değerlendirilmesi önlenmeye çalışılmaktadır! Bunun örnekleri çoktur. Yöre dışı kuruluşlara veya haksız proje ve ilanlara karşı halkın gerek bireysel gerekse toplu dilekçeleri, bunların bürokrasideki uzantıları veya etkileri altındakilerce sümenaltı edilmekte, Ankara’ya ulaşması veya Ankara’ya ulaşsa bile asıl yetkililerin eline geçmesi, kamuoyuna yansıması engellenmektir. Dilekçe veren bireyler, en büyük mülki amirlikte çalışan üst düzey görevliler tarafından telefonla taciz edilmekte, hakaretler ve tehditler savurulmaktadır! (Daha önceki yazılarımda değindiğim gibi bütün bunları internet ortamında da olsa kamuoyuna yansıtmaya çalışan sitelere ve kişilere de aynı muameleler yapılmak istenmiştir ve istenmektedir). İlimize atanan Valiler bu çevrelerce hemen ziyaret adı altında kuşatma ve hatta baskı altına alınmakta (mevcut bürokrat uzantıları da Valiyi yanlış yönlendirmekte) ve en büyük mülki amirin, halkın bu haklı tepkisinden sözüm ona etkilenmesi, bunun gereğini yapması, halkın sıkıntılarını çözmesi engellenmekte, haksızlık ve çelişki zinciri, rant projeleri, etnik faaliyetler devam ettirilmektedir. Vali dahi bu projelerin yöre insanına bir yararının olmadığını görüyor, yöre insanının tepkisine hak veriyor, ama bu haksız projenin devamına, fon israfına dur demiyor veya diyemiyor! Kurumlararası dengeyi ve işleyişi gözetmekle yükümlü olduğu halde, yöresel kurumlar devre dışı bırakılarak girişilen bir başka çelişki ilan olan biyosfer ilanına müdahale etmiyor! Umarız yeni atanan Valimiz gerçekleri görerek, gerekli inisiyatifi alır…

Orman köyü olan Macahel’e hakkı olan ihtiyaç verilmiyor, zorunlu kesimler en sert şekilde cezalandırılıyor!

Orman köyü olarak yasalar gereği ormanlardan yararlanma konusunda ayrıcalığa sahip olan Macahel’e, kasıtlı olarak hakkı olan ihtiyacın verilmediği, adeta alay edercesine Borçka’da ardiyede çürümeye bırakılmış çamların öne sürüldüğü ifade ediliyor. Diğer bazı uygulamalar da dikkate alınınca bunun da yukarıda belirttiğim cezalandırmanın bir yansıması olup olmadığı akla geliyor.

Burada bir anımı aktarmak, meselenin duygusal boyutunu yansıtmak istiyorum. Bundan bir iki yıl önce, Düzenli Köyünde gerçekleştirilen (Gef-2’nin ilk defa finanse ettiği) festivaldeki kirliliklerin fotoğrafını çektikten sonra (festival alanındaki kirlilikler bile tüm bu koruma projelerinin çelişkisini, samimiyetsizliğini haykırıyordu!), dönüş yolunda tesadüfen Orman işletmesine ait araca, şoförün daveti üzerine bindim. Araçta o sırada Gef-2 kapsamında yapılan flora ve fauna çalışmasında (bu arada bu çalışmaların da verimli, gereği gibi yapılmadığı, yol kenarlarında üstünkörü yapıldığı gözlemlenmiştir. O nedenle yöredeki çeşitliliğin en fazla % 30’unun saptanabildiği iddia edilebilir) görevli bir üniversite elemanı bulunmaktaydı. Kendisine yapılan çalışmaların amacını sordum. Cevaben yörede ilk defa keşfedilen biyolojik türlerin bulunduğu, bunların ilk bulanlar tarafından isimlendirildiği ve böylece literatüre girdiği, bunun ülkemiz bilim adamlarınca yapılmasının önemini belirtti. Bunun bazen yasadışı örgütler tarafından kötüye kullanılabildiğini, biyolojik tür kaçakçılığının yapıldığına dikkat çekti. Kendisine hak verdim. Söz, projeye yönelik tepkilere gelince, Macahel’in bu tür bilimsel çalışmalara asla karşı olmadığını, ancak böyle çalışmalar için bu tip bir projeye ihtiyacın olmadığını, bunun her zaman yapılabileceğini söyledim ve projenin nihai amacının ne olduğunu sordum. Soyut korumadan söz etti, net cevap veremedi.

Düzenli Köyü’ne indiğimizde ise fındıklıkların arasından elindeki fındık dolu torbayla bir kişi daha arabaya bindi. Önce yöreli biri sandığım kişinin, orman muhafaza memuru olduğunu anladım. Elindeki fındıkları ikram ettiyse de hakkı olmayan (torba dolusu toplamasını hiç hoş karşılamadım ve sahibinin de bunu hoş karşılamayacağını düşündüm) bu fındıkları almadım. Yol boyunca devamlı sevimsiz davranış ve konuşmalarda bulunan bu kişi, başka bir köye geldiğimizde yolun hemen üstünde eşiyle birlikte ihtiyacı olan ağacı kesen insanlarımızı görünce (daha doğrusu ağaç motorunun sesini ve yol kenarında kesilmiş ağaç parçalarını görünce) birden hakperest kesildi ve adeta bu anı beklercesine, mal bulmuş mağribi gibi arabayı durdurup, derhal yukarı, orman içine girdi. Uzun süre geri dönmeyen bu kişinin bu hareketinden son derece rahatsız oldum ve müdahale için ormana girmek istedimse de şoför engel oldu, idare etmemi istedi. Biraz sonra geri dönen görevli, ballandıra ballandıra nasıl faka bastırdığını anlatıyor, eşinin yalvarması, gözyaşı dökmesi üzerine ağaç motoruna el koymaktan vazgeçtiğinden, büyük bir ihsanda bulunmuş gibi söz ediyordu. Daha sonraki araştırmalarımdan bu kişinin, birçok yerde benzer davranışlarda bulunduğu ve davranışlarının tepki sınırlarını aşmak üzere olduğunu anladım.
Bunun münferit, şahsa ait bir davranış olduğunu düşünürken, geçen sene aynı davranışı, aynı zamanda orman müdürlüğü görevlisi olan Gef-2 yönetiminin gerçekleştirdiğine tanık oldum. Yönetimin üst düzey yetkilisi, halkın ortasında, sabahın erken saatlerinde, jipleriyle olay mahalline anında nasıl ulaştıklarını, tutanağı nasıl tuttuklarını adeta zafer kazanmış bir komutan edasıyla anlatıyordu! Öte yandan ise bir baba, oğlu hakkında tutulan tutanaktan, hakkında dava açılmasından, cezalandırılacağından dert yanıyor, yardım istiyordu; tüm bu haksızlık, çelişki zincirine karşı duranlardan…

Bir kamu kurumunu muhalefetin güç kazandığı oluşum olarak nitelendirme ve ücretli görevli tutma…

Tüm bu haksızlıklara farklı, birbirinden kopuk tepki veren Macahel halkı hem bu konularda ortak hareket etmek hem de yörenin kangren haline gelmiş problemlerine daha kolay ve etkili çözüm bulmak için Camili Köyler Birliğini kurdu. Bakanlar Kurulunun izniyle kurulan ve Devlet mekanizmasının bir parçası, yerel, seçilmiş bir idare olan Birliği, Gef-2 yönetimi, resmi sitesindeki bir açıklamada “muhalefetin güç kazandığı bir oluşum” olarak nitelemiş (yapılan gafın anlaşılması üzerine açıklama kısa sürede yayından kaldırılmıştır, fakat niyetler, bakış açısı deşifre olmuştur) ve başından itibaren kontrolü altına almak, adeta taşra teşkilatı olarak kullanmak istemiştir. Hiçbir şekilde üst amiri olmamasına rağmen, Gef-2 yönetimi adeta astı gibi, talimat içeren yazılar göndermeye başlamıştır, ancak bunda başarılı olamamıştır.

Birlik Gef-2 konusunda yaptığı kamuoyu araştırmasını karar haline getirmiş ve projeye destek olunmayacağı, hibe projelere katılınmayacağı açıklanmıştır. Bunun üzerine Gef-2 merkezi yönetimi özel olarak sivil toplum uzmanı görevlendirmiş ve tek tek halkla, birlik kurucusu muhtarlarla görüşülerek, ikna ve yanıltma faaliyetlerine girişilmiştir! (Entresan ve yörede espri konusu olan bir anekdot: Uzman halka yaklaşmak için soyadını dahi kullanmış, yörenin çam ağaçlarıyla dolu olduğunu, kendisinin de çam eli soyadını taşıdığını söylemiştir) Bir şekilde (uzmanın soyadını kullanması değil, ama hibe fonlar ve diğer şahsi çekişmelerin etkili olduğu düşünülebilir) ikna edilen bazı muhtarlar, Birlik kararında imzaları olmalarına rağmen, tam bir çelişki içinde hibe projelere katılmaya yöneltilmiş ve devamında Birlikten ayrılma gerçekleşmiştir!

Camili Çevre Koruma Derneği, haksızlık zincirinin devam ettirilmesinde Birliğe karşı kullanılmak isteniyor!

Koruma sorunu olmayan yöreyi koruma hedefiyle (baştan gerçekleşmesi imkânsız bir amaç için) kurulan veya kurdurtulan Dernek, şimdiye kadar sadece, Macahel Vakfı’nın doğru bir davranış olarak çekildiği festival (Tema şov) sahnesine, sunucu olarak çıkıyordu ve çıkıyor (Yeri gelmişken söylemeden geçemeyeceğim. Değerli bir arkadaşımız olan Dernek Başkanı, öyle iddia etse de daha öncekilerde olduğu gibi kendilerinin düzenlemediği açık olan son festivalde sunuculuk görevi yaptı. Ne olursa olsun bir Macahelli olarak, bir Dernek Başkanının sunuculuk faaliyetini yapmasını kişisel olarak rahatsız edici bulduğumu, herhangi bir başka kişinin bunu yapabileceğini ifade etmeliyim). Ancak Derneğin entresan bir şekilde Camili Köyler Birliğine müdahil olmak istediği ifade ediliyor. Oysa Camili’de bulunan Birliğin, kurulduğu sırada merkezi Borçka’da olan Dernekle hiçbir ilgisi ve faaliyet kesişmesi söz konusu değildir. Bunun da normal bir gelişme olmadığı, Dernek üzerinden birilerince birtakım hesapların yapıldığını anlamak zor değildir! Aldığım bilgiye göre Derneğin merkezi Camili’ye taşınıyor ve köy muhtarları üye yapılıyor. Amaç bellidir: Muhalefetin güç kazandığı oluşum olarak görülen bir kamu kurumunun, Camili Köyler Birliğinin gücünü kırmak! Haksız proje ve ilanları, suni gazlarla şişirilmeye çalışılan Dernek üzerinden yürütmek! Camili Köyler Birliğinden sadece proje sahipleri değil, yörede istenmeyen kuruluşlar ve Birliğin başında, etnik faaliyetlere karşı net tavrı bilinen, ulusalcı, yurtsever bir başkanın olmasından endişelenen kesimler de rahatsız! (Bazı sitelerde de yayınlanan Gef-2 ve Dernekten Macahelin Birlikteliğine Müdahale haberinden kimlerin rahatsız olduğu ve kaldırılması çabalarına giriştiği bilinmektedir).

Sadece şunu söylemek isterim; oynanan oyun tehlikelidir ve yöredeki kardeşliği bozacak niteliktedir! Derneğin bu oyunu görmesini ve buna alet olmamasını dilerim! Ayrıca perde arkası oyuncularına da bu şekilde asla başarılı olamayacaklarını, Macahel insanının er veya geç oynanan oyunu göreceğini haykırmak isterim!
 
Gef-2 hibelerinde dönen ranta da işaret etmek gerekiyor

Son olarak Gef-2 kapsamındaki hibe fonlar etrafındaki ranta dikkat çekmek istiyorum. Geçen yıllarda bu fonların gelişi güzel harcandığı, lüks ciplerin vb. aletlerin alındığı bir gazeteye haber konusu olmuştu. Ancak rantın bir başka boyutu daha var. Proje Dünya Bankasının, Gefin katılımıyla hazırlanan bir proje olduğundan proje alanlarında mutlaka bunların bir danışmanının çalıştırılması gerekiyor. Yani yabancı bir danışman ve buna ücret ödenmesi! Allah aşkına bu danışmanlar ne iş yapar, bunlara Macahelle ilgili ne danışılabilir? Bunlar neyin uzmanı? Belirtildiğine göre Afrikada yürütülen bazı projelere katılmış kişiler bunlar. Öyle görünüyor ki ilkel kabilelerde uygulanan yöntemler ve edinilen tecrübeler, Macahel gibi her türlü moderniteye sahip bir yere uygulanmak isteniyor, bu danışmanlarca… Zaman zaman gerek projenin içinde gerekse birtakım hedef faaliyetlerde bu tip anlayışların izlerini görmekteydim ve bunu merak ediyordum açıkçası, Türkiye’de yaşayan bir insan, ülkemiz yaşayış biçimine ve kültürüne tamamen ters bu faaliyetlerin uygulanmasını nasıl önerebilir diye (yeri gelmişken yerli danışmanların bazı raporlarının da gerçek dışı düzenlendiğine tanık oldum, örneğin sorunun tespiti için projeye karşı çıkanlarla görüşüldü deniyor, ama gerçekte böyle bir görüşme yapılmıyor!). Meğerse bunda yabancı, Afrika kabilesi uzmanı danışmanlar rol oynuyormuş.

Bir başka rant gündemdeki hibe projelerde söz konusudur. Değerlendirmeye alınan, olumlu bulunan projelere bakıyorsunuz, hiçbiri açıklanan kriterlere (yörenin biyoçeşitliliğini korumaya hizmet vb.) uymuyor! Çoğu kişisel işletme kurma projeleri… İlginç olanı ise, Derneğin sunduğu “Macahel Gazetesi” projesi! Ne derneğin amacıyla ne de projeyle uyuşur tarafı yok… Gef-2 merkezi yönetiminin bu hibe projelere sivil uzman tutacak kadar önem vermesi şaşırtıcı. Bu arada bir başka soru işareti daha, proje süresi, dolayısıyla fonlar biterken, biyosfer ilanını devreye sokarak, biyosfer komitesine geçiş yapma, bu sefer Unesco fonlarını aynı kadere maruz bırakma mı söz konusu? Ne olursa olsun, ama yurdumuz, Macahelimiz üzerinden yapılmasın!

Sonuç: bir yerde bir haksızlık yapılıyorsa her zaman buna karşı duranlar olacaktır. Eğer yapılan muhalefet haklı değilse eriyip gitmeye mahkûmdur. Ancak eğer haklılık doluysa eninde sonunda gerçekler anlaşılacaktır! Macahelin bir an önce haksızlık ve çelişkiler zincirinden kurtulması dileğiyle… (ahmetkafkasyali@yahoo.com).


Haberin kaynağı : http://www.macahelbizimdir.org
Macahel Bizimdir İnisiyatifi