Amasra ve Yakın Çevresi Örneğinde Turizm ve Çevre İkilemi

ÖZET

Amasra, büyük şehirlerin giderek kirlenip, yaşanmaz bir hal aldığı son yıllarda tarihi ve kültürel değerleri, eşsiz doğal güzellikleri ve sessiz ve huzur verici ortamı ile turizm açısından gittikçe ilgi gören Anadolu yörelerinden biridir. Bu turizm gelişimi, yerel halk için ekonomik bir kaynak oluşunun yanı sıra, aşırı kullanımlar sonucu doğal ve kültürel değerler üzerine olumsuz etkiler oluşturabilmektedir.

Bu çalışmada, ülkemiz için önemli doğal ve kültürel değerlere sahip olan Amasra'da giderek artan turizm gelişimi sonucunda oluşabilecek çevre sorunları belirlenerek, bu sorunlara sürdürülebilirlik bağlamında çözüm önerileri geliştirilmeye çalışılmıştır.

Yöredeki çevre sorunlarına ilişkin kapsamlı bilgi edinebilmek amacıyla, yörede yaşayanlara ve gelen ziyaretçilere anket çalışması yapılmıştır. Anket, Amasra ve yakın çevresinde yaşayan halka yüz yirmi (120) adet ve yöreye gelen ziyaretçilere otuz (30) adet olmak üzere toplam yüz elli (150) kişiye uygulanmıştır. Amasra ve çevresinde uygulanan anketlerden elde edilen sonuçlar ve alana gidilerek yapılan gözlemler, yörenin turizm gelişimi doğrultusunda doğal ve kültürel çevresinde oluşan çevresel sorunların daha sağlıklı bir biçimde ortaya konmasını sağlamıştır.

1. GİRİŞ

Turizmin temelini çevre oluşturmaktadır. Çevreyi ise doğal kaynaklar, insan yapısı kaynaklar ve sos yo-kültürel kaynaklar oluşturmaktadır. Doğal kaynaklar olarak; deniz, göl, akarsu gibi su kaynaklarını, kıyıları, orman ve koru alanlarını, ulusal parkları, doğa harikalarını ve ilginç doğal oluşumları ilk anda sayabiliriz.

Bu kaynaklar turizm endüstrisi tarafından en çok kullanılan, tüketilen ve tahrip edilen kaynaklardır. İnsan yapısı kaynaklar, geçmiş ve yaşayan uygarlıklara ait anıt yapılar, sivil mimari örnekler, tarihi kent dokuları, arkeolojik alanlar vb. yerleri kapsamaktadır. Turizm amaçlı yanlış uygulamalar ve düşüncesiz kullanımlar, yerlerine bir benzerinin konması mümkün olmayan bu kaynakları tahrip etmekte, gelecek nesillere taşınmasını engellemektedir. Sosyo-kültürel kaynaklar ise, yörenin geçmiş ve yaşayan kültürünü, geleneklerini, örf ve adetlerini (yeme-içme, eğlenme, merasimler vb.), el sanatlarını, yöresel müzik ve dansları içermektedir (Atay ve Özaydın, 1996).

Bu kaynaklar, ziyaretçileri yöreye çeken başlıca turizm değerlerini oluşturmaktadır. Bu değerler yok olmaya başlayınca dolayısıyla turizm de gerilemeye başlayacaktır. Bu yüzden turizmin gelişmesinde çevrenin korunması büyük önem taşımaktadır.

Ziyaretçiler, beton yığınlarını ya da bozulmuş doğa parçalarını görmeyi değil, peyzajı bozulmamış, değişik, özgün, doğal ve tarihi zenginliklerini koruyabilmiş yörelere gitmeyi tercih etmektedirler. Son zamanlarda doğal ve kültürel değerlere sahip turistik mekanlara ilginin giderek artması nedeniyle bu bölgelerin bir koruma-kullanma dengesi içinde ekolojik verilerini turizme açmaları gerekmektedir. Aksi takdirde, doğal ve fiziksel çevre tahribi ile yüz yüze kalmaları kaçınılmazdır. Turizm ve çevre iki zıt olgu gibi görünse de temelde birbirine bağlı kavramlardır.

Çevre korumaya dayalı bir turizm gelişimi beraberinde ekonomik, sosyal, fiziksel ve toplumsal açıdan gelişmiş çevreyi getirecektir. Bunun tam tersi bir durumda turizm kendi kaynaklarını tüketmeye başlayacaktır.

Son zamanlarda özellikle büyük şehirlerin monoton ve stresli yaşamından bunalıp kaçan ziyaretçiler, doğal ve kü1türel değerlerini koruyabilmiş küçük turistik ve tarihi yörelere ilgi göstermeye başlamışlardır. Günümüzde artık deniz, güneş ve kum sloganından oluşan klasik turizm anlayışındaki turistik yerler çekiciliğini kaybetmektedir. Ziyaretçiler daha çok değişik kültürel değerlere sahip toplumları tanımak istemektedirler. Bu sebepten dolayı her geçen gün zengin doğal ve kültürel özellikler taşıyan yöreler tercih edilmektedir. Batı Karadeniz Bölgesinin şirin ilçelerinden birini oluşturan Amasra, ülkemizde küçük doğal ve tarihi yörelere bir örnek teşkil etmektedir. Üç bin yıllık bir geçmişe sahip bu tarihi ilçe, yıllardan beri sahip olduğu Bedesten, Antik tiyatro, Kuş kayası Yol Anıtı vb. tarihi ve kültürel değerleri, doğal güzellikleri, çevre koyları ve plajları, deniz ürünleri ve ağaç çekiciliği ile ziyaretçilerin kısa süreli tatillerinin vazgeçilmez merkezi haline gelmiştir. Amasra, Türkiye'de ""Ev Pansiyonculuğu"" geleneğini de ilk başlatan turizm yörelerindendir. Tarihi ve turistik bir liman şehri olan Amasra, Karadeniz kıyı dağlarının dik yamaçlarının eteğinde beş küçük adanın dördünün zamanla birleşmesiyle meydana gelmiş bir yarım ada biçiminde uzanmaktadır.

Amasra, sahip olduğu çevresel değerleri koruyup gelecek nesillere aktarabilmesi için turizm faaliyetlerini sürdürülebilirlik ilkesi dahilinde geliştirmesi gerekmektedir.

Çevreyi oluşturan doğal ve kültürel kaynaklar turizmin temelini oluşturmaktadır. Bu kaynaklar turizmin temelini oluşturduğundan, bunların korunması da turizmin gelişmesine yol açacaktır.

2. TURİZM VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Turizm açısından sürdürülebilirlik kavramı; turizmin kaynağı olan doğal, tarihi, kültürel, sosyal ve estetik değerlerin korunup geliştirilerek, çekiciliklerinin devamını sağlamayı ifade etmektedir (Oral ve Şenbük, 1996).

Sürdürülebilir kalkınma kavramı, ilk defa ""Birleşmiş Milletler Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu"" nun 1987 yılında ""Ortak Geleceğimiz"" adıyla yayınlanan raporu ile dünyada tartışılmaya başlanmıştır. Brundtland Raporunda belirtildiği gibi sürdürülebilir kalkınma; bugünün gereksinimlerini, gelecek kuşakların da kendi gereksinimlerini karşılayabilme olanağından ödün vermeksizin karşılama anlamına gelmektedir (TÇSV, 1991).

IUCN, sürdürülebilir gelişme kavramını şu şekilde tanımlamıştır (WTO,1993);

""Sürdürülebilir gelişme, muhtemelen gelişmekte olan kaynakları azaltmadan veya tüketmeden gelişmelerine izin verme sürecidir. Bu genellikle ya kullanıldıkları oranda kendini yenileyebilecek kaynakların idare edilmesiyle ya da hızla bir yeniden iyileştirme ihtiyacında olan kaynakların yavaş bir şekilde kullanımını değiştirmekle başarılabilir. İşte bu yolla, kaynaklar hem şimdiki nesillere hem de gelecek nesillere taşınabilecek şekilde olduğu gibi kalırlar.""

Sürdürülebilir gelişmenin üç ana ilkesi vardır (WTO,1993):

Ekolojik Sürdürülebilirlik; Temel ekolojik süreçlerin, biyolojik çeşitliliğin ve biyolojik kaynakların devamlılığını sağlayan gelişmeleri temin eder.

Sosyal ve Kültürel Sürdürülebilirlik; Toplum kimliğini kuvvetlendiren, sürdüren, değişimden etkilenen kültür ve toplumsal değerler ile uyumlu,insanların yaşam kalitelerini arttırıcı gelişmeleri temin eder.

Ekonomik Sürdürülebilirlik; Gelecek kuşaklara taşınması için idare edilen kaynakların ve ekonomik verimliliği sağlayan gelişimi temin eder.

Dünyada turizm faaliyetleri çok hızlı bir şekilde artmaktadır. Gelecekte de bu olgu devam edecektir. Bunun sonucunda turizmin kültürel, doğal ve fiziksel çevre üzerine olumsuz etkisinin olacağı açıktır. Birbirlerinin karşıtı gibi görünen turizm ve çevre, sürdürülebilir kalkınma anlayışıyla ele alındığında, karşılıklı olumsuz etkiler en aza indirilebilecek, hatta sürdürülebilir turizm planlamasıyla çevrenin değerleri artırılabilecektir. Çevre ve turizm etkileşiminde, çevre turizm için önemli bir girdidir. Aynı biçimde sürdürülebilir kalkınma bağlamında ele alınan turizm; sosyal, kültürel, doğal ve fiziksel çevrenin varolan değerlerini koruyup, geliştirecektir (Karaaslan ve Özelçi, 1995).

Çevre, turistleri alana çeken doğal ve kültürel kaynakların temelidir. Bu yüzden çevresel koruma, başarılı turizm gelişimi için kaçınılmazdır. Taşıma kapasitesi, sürdürülebilir turizm planlamasında anahtar bir kavramdır. (WTO, 1993).

Çevresel koruma ve sürdürülebilir turizm gelişmesinin temelini oluşturan taşıma kapasitesi; alanın sosyal, ekonomik, kültürel yapısına zarar vermeden, ziyaretçi memnuniyetini azaltmadan ve kaynaklara olumsuz etki yapmadan maksimum kullanımını ifade etmektedir. Taşıma kapasitesinin seviyesini tespit etmek zor olabilir. Fakat, bu turizm ve rekreasyon için çevresel planlamada esas oluşturmaktadır (WTO, 1993).

Taşıma kapasitesinin üstünde kullanımlar söz konusu olduğunda doğal kaynakların tahribi hızla artmakta; bitki örtüsü, su, toprak ve hava kalitesi, doğal yaşam ve özel çevre sistemi olan kıyılar, adalar, dağlar vb. yerler zarar görmektedir.

3. AMASRA VE YAKIN ÇEVRESİNDEKİ SORUNLARIN BELİRLENMESİ

Amasra'da turizmin doğuşu 1940-1960 yıllarında gerçekleşmiştir. Bu dönemde Amasra ve yakın çevresi doğal ve kültürel peyzaj değerleriyle yerli ve yabancı ziyaretçiler tarafından keşfedilmeye başlamıştır. 1960-1965 yılları arası gelişme döneminde turist akınları çoğalmıştır. Yörede, turizm yeni bir geçim kaynağı olarak görülmeye başlamıştır. Amasra'nın turizm gelişimini yavaşlatacak çarpık yapılaşmalar da bu dönemde ortaya çıkmıştır. Amasra'da 1965 sonrasında turizm açısından gerileme dönemi yaşanmıştır. Politik söylemlerle uzun vadede turizmin bir kazanç yolu olmayacağı; Amasra'nın kalkınmak için kömür beldesi olmasının gerektiği vurgulanarak, bir daha telafisi olanaksız doğal ve tarihsel çevre kirlenmesi yaşanmıştır (Sakaoğlu, 1999).
 

  • Amasra'da turizmin gerilemesine sebep olan çevresel sorunlar hakkında daha kapsamlı bir şekilde görüş elde etmek için yörede yaşayanlara ve gelen ziyaretçilere anketle fikirleri sorulmuştur. Anketler kişisel görüşme biçiminde gerçekleştirilmiştir. Anket sonuçlarına ve alanda yapılan gözlemlere dayanılarak yörenin sahip olduğu doğal ve kültürel çevrede birtakım sorunlar belirlenmiştir. Bunlardan en acil durumda çözüm bekleyenler aşağıda sıralanmıştır;A.T.İ ve ilçenin katı atıkları uygun koşullarda depolanmamaktadır. Yakılarak imha edilmektedir. Bu da çevre için koku ve ara sıra tehlikeli patlamalarla ses kirliliği yaratmaktadır. Amasra- Bartın karayolunun 5. kilometresinde orman alanına bırakılan çöpler eşsiz Amasra siluetine kesinlikle ters düşmektedir. Buradaki flora da büyük ölçüde bundan zarar görmektedir.
    • İlçenin atık suları ve A.T.İ.' nin kömür yıkama suları ilçeye çok yakın bir yerden denize deşarj edilmektedir. Gömü Koyu tamamen kömür tozuyla kaplanmıştır.
    • Amasra'da bugün birtakım çıkarlar ve halkın duyarsızlığından ötürü çok az sayıda tarihi ev günümüze kadar ulaşmıştır. Yıkılan evlerin yerine eski görünümünden uzak çok katlı beton evler yapılmıştır.
    • Rengi, kullanılan yapı malzemesi,mimarisi ve kat yükseklikleri ile yöreye özgü geleneksel konut tipiyle kesinlikle bağdaşmayan yapılar, şehrin girişinde görsel kirliliğe neden olmaktadır.
    • Gerek yerli halkın gerekse ziyaretçilerin yoğun baskısı altında kalan kale duvarları yeterli bakım yapılmadığından kaderine terkedilmiş durumdadır.
    • Tarihi Bedesten'den günümüze çok az bir bölüm kalmıştır. Yıllardır aşınmaya uğramış duvarların bakımının yapılmaması sonucunda bir kısmı yıkılmıştır. Son zamanlarda Kültür Bakanlığı tarafından yapılan ışıklandırma çalışmaları. tarihi mekanın gelecek nesillere taşınması için yeterli değildir.
    • Amasra Limanı'na gelen yük gemileri, yeterli kontrol olmaması nedeniyle katı atıklarını denize bırakmaktadırlar. Bu durum, deniz ve çevre kirliliği için tehlike oluşturmaktadır.
    • Yörede, çok acil bir şekilde otopark ihtiyacı yaşanmaktadır. Yolların darlığı, merkez yerleşimin kısıtlı bir mekanda olması otopark alanlarının oluşumuna olanak vermemektedir. Özellikle yaz sezonunda zaten dar olan sokaklar bir de gelişi güzel park edilmiş taşıtlarla daha da karmaşık olmaktadır.
    • Amasra Limanı, A.T.İ. tarafından kömür nakliyesinde kullanılmaktadır. Bu yüzden büyük tonajlı kamyonlar sahile kadar girerek büyük görsel ve işitsel kirliliğe sebep olmaktadır.
    • Küçük Limanda denize yakın olarak kurulan küçük sanayi sitesi doğru bir alanda konumlandırılmamıştır. İlçeye hemen girişte çok çirkin bir görünüm oluşturan bu yer, diğer taraftan da atıkları ile deniz kirliliğine neden olmaktadır.
    • Amasra'nın en büyük görsel çirkinliğini A.T.İ. Enerji Üretim Tesisi oluşturmaktadır. Eşsiz güzelliklerle ve yeşilliklerle kaplı Amasra'nın siluetine bu işletme kesinlikle ters düşmektedir.
    • Yol kenarlarında gelişigüzel yerleştirilmiş, tasarımdan uzak değişik renklerdeki reklam panoları estetikten uzak görüntüler oluşturmaktadır.
    • Özelikle yaz aylarında tuvalet, duş, soyunma kabini, oturma birimleri, çöp kutuları vb. donatı elemanları ihtiyaca karşı yetersiz kalmaktadır.
    • Donatı elemanları renk, doku ve tekstür açısından ilçenin dokusuna uygunluk göstermemektedir.
    • Özellikle turizm mevsimi olan yaz aylarında su sıkıntısı çekilmektedir.


    SONUÇ VE TARTIŞMA

    Yukarıda değinilen bu sorunlar, çözüme kavuşturulmadığı sürece yöredeki doğal ve kültürel kaynakların devamlılığının sağlanması ve buna bağlı olarak turizmin gelişmesi de çok zor olacaktır. Amasra ve yakın çevresinde turizmin gerileme dönemine girmesi henüz koruma-kullanma dengesinin oluşturulamamasından kaynaklanmıştır. Turizmin tekrar canlandırılabilmesi için bu hassas dengenin oturtulması gerekmektedir. Bu denge ancak sürdürülebilir turizm gelişimiyle oluşturulabilir.

    Sürdürülebilir turizm gelişiminin sağlanabilmesi oldukça güçtür. Bu nedenle konu öncelikle geniş kapsamlı olarak (Jafari and Wall, 1994);
     

    • doğal çevrenin turizme girdi veren bir ürün olduğu,
    • çevre korumada turizm ve doğanın yönetimi,
    • koruma amaçlı faaliyetlere yer verilmesi,
    • yerel halk ve toplumun geliştirilmesi için turizm yoluyla çevre eğitimi sağlanması, boyutlarında ele alınması gerekmektedir.

    Amasra'da turizmin kaynak değerlerini oluşturan bu doğal ve kültürel kaynak değerleri üzerindeki mevcut olumsuzlukların ortadan kaldırılması veya etkin çözümlerle etkisinin azaltılması ancak sürdürülebilir turizm gelişim stratejileri ile gerçekleştirilebilir. Hanneberg'e (1994) göre sürdürülebilir turizm gelişiminin stratejileri aşağıdaki gibi sıralanmıştır (Gezici'den, 1998):

    • Kaynakların Sürekli ve Dengeli Kullanımı: Doğal, sosyal ve kültürel kaynakların kullanımının sürdürülebilirliği ve koruma çok önemlidir. Ayrıca, uzun zamanda yapılabilecek hassas bir iştir. Sürdürülebilir turizm gelişiminin sağlanabilmesi için birinci şart, kaynakların sürekli ve dengeli kullanımına açılmasıdır.
    • Aşırı Tüketim ve Atık Miktarını Azaltma: Turizmin kalitesini artırmak için, uzun dönemde çevresel tahribatın, restorasyon maliyetinin, atık miktarının ve aşırı tüketimin azaltılması gerekmektedir.
    • Çeşitliliği Koruma: Sürdürülebilir turizm gelişimini sağlamak için doğal, sosyal ve kültürel çeşitliliği korumak ve değerlerini artırmak gerekmektedir.
    • Planlama ile Turizmi Bütünleştirme: Turizm, ulusal ve yerel stratejik planlama ve çevresel etki değerlendirme yapısı altında bütünleştirilmelidir.
    • Yerel Ekonomileri Destekleme: Turizm geniş ölçüde yerel ekonomik aktiviteleri desteklemekte, çevresel maliyetleri karşılamakta, tahribattan kaçınmakta ve bu ekonomik gelişmeyi korumaktadır.
    • Yerel Toplumlarla Bağlantılı Olma: Turizm sektöründe yerel toplumla bağlantılı olma, yalnız onlara ve çevreye genel anlamda yarar sağlamaz, aynı zamanda turizm deneyimlerinin kalitesini de iyileştirmektedir.
    • Sektör ile Toplum Arasında İşbirliği Sağlayacak Kurumların Bulunması: Turizm endüstrisi ile yerel toplumlar arasındaki ilişki için organizasyonlar ve kurumlar gerekmektedir. Ancak bu şekilde potansiyel anlaşmazlıkları çözebilir ve uyumlu bir şekilde çalışabilirler.
    • Çalışanların Eğitimi: Sürdürülebilir turizm uygulama çalışmalarıyla kadroları bütünleştirmek, turizm ürününün kalitesini artırmaktadır.
    • Güvenilir Turizm Pazarlama Faaliyetleri: Müşteri tatmini artıran ve destinasyon bölgelerinin kültürel, doğal ve sosyal çevreleri için tamamıyla turistlere yönelik pazarlama ve sorumlu bilgi akışına olanak vermelidir.
    • Araştırma Çalışmalarını Destekleme: Sanayinin kullanacağı etkili veri toplama ve analizleri ile araştırmaları devam ettirme ve izleme, problemlerin çözümü ve destinasyonlara, sanayiye ve müşterilere yararlar getireceği için gereklidir


    Yöredeki doğal ve kültürel çevrenin sürdürülebilirliğinin sağlanması için, yöredeki halk, yerel otoriteler, turizm ile ilgili birimler, çevreci kuruluşlar bir arada çalışmak zorundadır. Bunlar bir bütün halde çalışarak, ortak payda da buluştuklarında sürdürülebilirliği sağlamış, ideal yaşam kalitesini yakalamış olacaklardır.

    Bölgeye özgü yerel mimari örneklerine uygun projeler üretilmelidir. Ev pansiyonculuğu geliştirilmeli, bunun için yeterli destek sağlanmalı ve yerel halk bu konuda aydınlatılmalıdır.

    Yeni yapılan binaların ve turistik tesislerin yörenin dokusuna uygun karakterde yapılmalarına izin verilmelidir. Hem tarihi anıt ve mekanların hem de alandaki yerleşimlerin bakım ve onarım çalışmaları titizlikle uygulanmalıdır. Yöreye uygun renk ve dokuda yapı malzemesi kullanılmalıdır. Çok katlı çarpık yapılaşmalara izin verilmemeli, yapılmış olanlara da ""kirleten öder"" ilkesine göre gereken ceza uygulanmalıdır. Her kullanım alanının taşıma kapasitesi belirlenmeli, buna göre gerekli sınırlamalar getirilmelidir.

    Özellikle yaz aylarında sokaklarda yoğun araç trafiği karmaşası yaşanmaktadır. Son derece dar sokaklara sahip yörenin içinde otopark oluşturmak pek de soruna çözüm sağlamayacaktır. Otopark sorunu şehrin dışında çözümlenmelidir. Ayrıca tarihi mahallelerdeki dar sokaklar araç trafiğine kapatılmalı, yaya ve bisiklet yolu olarak kullanılmalıdır.

    Ağaç işlemeciliğini günümüze kadar taşıyan Çekiciler Çarşısı esnaflarına maddi destek sağlanmalı, bu el sanatının devamlılığı için eğitim programları uygulanmalıdır.

    Sonuç olarak, turizm açısından önemli bir yere sahip bu ilçede turizm kaynaklarının devamlılığı için birbirine zarar değil yarar getiren ""ortak yaşama"" bir arada var olma ilkesi ışığında bir turizm modeli benimsenmelidir. Turizmin doğal kaynaklara zarar vermesine, gelecekte kullanılamayacak ortamlar yaratmasına ve çevre üzerindeki kabul edilemez etkiler oluşturmasına izin verilmemelidir. Turizm ve çevre arasındaki karşılıklı uyumun sağlanabilmesi için bütün bu aşamalarda turizm endüstrisi, yerel otoriteler ve çevreci kuruluşların bir arada ve uyum içerisinde çalışmaları gerekmektedir.
     

    KAYNAKLAR

    Mclntyre, G., Hetherington, A. and Inskeep, E. (1993) Sustainable tourism development: guide for local planners. World Tourism Organization, Spain.

    Anonim (1991) Ortak geleceğimiz. Türkiye Çevre Sorunları Vakfı Yayını, Önder matbaa, Ankara.

    Gezici, F. (1998) Sürdürülebilir bölgesel kalkınma amacında turizm eylemlerinin etkisi Türkiye üzerine karşılaştırmalı bir araştırma. Doktora tezi, İ.T.Ü Fen Bilimleri Enstitüsü, Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı, İstanbul.

    Karaaslan, Ş. ve Özelçi, T. (1995) Sürdürülebilir turizm politikaları- Türkiye . Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Yayını:88, yıl.9, sayı.28, Ankara.

    Jafari, J. And Wall, G. (1994) Sustainable Tourism. Annals of Tourism Research, A Social Sciences Journal, Vol.21, No.3, pp.667-669.

    Oral, S. ve Şenbük,U. (1996) Turistik Yörelerin Sürdürülebilir Turizm Açısından Yapısal Değerlendirilmesi. Türkiye'de 19. Dünya Şehircilik Günü Kollokyum Bildiri Kitabı, M.S.Ü. Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Yayını, İstanbul.

    Atay, F. Ve Özaydın G. (1996) Turizm Amaçlı Kullanımlar Doğal ve Yapay Alanları Nasıl Tüketiyor. Türkiye'de 19. Dünya Şehircilik Günü Kollokyum Bildiri Kitabı, M.S.Ü. Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Yayını, İstanbul.

    Sakaoğlu, N. (1999) Çeşm-i Cihan Amasra. Kültür Bakanlığı Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı Yayını, Ankara.

    * Araş. Gör. Yeliz SARI, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi, Bartın Orman Fakültesi, Peyzaj Mimarlığı Bölümü.  

    Web Yönetiminin Notu: Bu yazı http://www.karaelmas.edu.tr'den alınmıştır.


    Haberin kaynağı : http://www.macahelbizimdir.org
    Macahel Bizimdir İnisiyatifi