Sürdürülebilir Turizm

Sürdürülebilir Turizm[1] [1]

Sürdürülebilir kalkınmanın temelinde kaynakların korunması ve geliştirilmesi bulunmaktadır. Kaynakların sürekli olarak, korunarak değerlendirilmeleri, özellikle yenilebilen kaynakların kendilerini yenileme sınırları aşılmadan kalkınmaya destek olabilmeleri, çevreyi koruyan kalkınma felsefesinin temelini oluşturur.

Gerek ekonomik büyüme, gerekse teknolojik ve endüstriyel ilerleme 1960’ların ortalarında eleştrisel bir gözle incelenmeye başlanmıştır. Öncelikle doğal çevrede duyumsanan olumsuz değişmeler bazı duyarlı bireyler ve gruplarca belirlenmiş ve ekonomik, teknolojik gelişmeleri planlayan ve gerçekleşmesi için her türlü çabayı gösteren hükümetlere uyarılar halinde iletilmeye başlanmıştır. Özellikle çevrecilerin öncü hareketleri, toplum bilimi ve tarih zenginliklerini inceleyen bilim dallarından gelen eleştirilerle beslenmiştir.

    İşte bu dönemde doğal ve insan yapısı çevreye zarar vermeyen teknoloji, ekonomik büyüme hızı arayışları, baskı gruplarının eylemleri ile kamuoyuna yayılmıştır. Aynı yayılma turizmde de gerçekleşmiş ve varolan "Saldırgan Turizm" çeşidinin yerine geçebilecek "Alternatif Turizm" arayışları başlamıştır.

    Uluslararası Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) tarafından 1980 yılında yayınlanan Dünya Korumacılığı Stratejisi, 1987'deki Brundtland Raporu, dönemin strateji ve ilke bütünlüğünü oluşturan örgütlü baskı grubu eylemleridir. Bu ve diğer örgütler Sürdürülebilirlik için;

-Bütüncül planlama ve strateji geliştirme,

-Temel ekolojik süreçleri koruma,

-İnsan mirasını ve biofarklılığı koruma,

-Verimliliğin uzun bir döneme yayılmasına ve gelecek kuşaklara ulaşmasına izin veren büyüme modelleri,

-Ekonomik büyüme ile doğal kaynaklar arasında denge,

-Ülkelerarası hakça oluş ile imkanlar arasında denge, gibi ilkeler belirlemişlerdir.[2] [2]

    "Sürdürülebilirlik, bir toplumun, ekosistemin ya da sürekliliği olan herhangi bir sistemin işlerini kesintisiz, bozulmadan, aşırı kullanımla tüketmeden ya da sistemin hayati bağı olan ana kaynaklara aşırı yüklenmeden sürdürülebilmesi yeteneği olarak tanımlanmaktadır."[3] [3]

    Ekonomik kalkınmaya koşut olarak gelişen turizmde de "Sürdürülebilirlik" kavramı tartışılmaya başlanmıştır.

    "Turizmin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve bu kavramda gelişmesi; kavramsal olarak turizme kaynak oluşturan bölgesel veya yerel kültürel ve doğal değerlerin korunup geliştirilerek çekiciliğinin devamının sağlanması demektir."[4] [4]

"Sürdürülebilir turizm, insanın etkileşim içinde bulunduğu ya da bulunmadığı çevrenin bozulmadan veya değiştirilmeden korunarak, kültürel bütünlüğün, ekolojik süreçlerin, biyolojik çeşitliliğin ve yaşamı sürdüren sistemlerin idame ettirildiği ve aynı zamanda tüm kaynakların ziyaret edilen bölgedeki insanların ve turistlerin ekonomik, sosyal ve estetik ihtiyaçlarını doyuracak şekilde ve gelecek nesillerin de aynı ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri biçimde yönetildiği bir kalkınma şeklidir."[5] [5]

    Turizmin, çevreye karşı duyarlı olması gerekliliği, günümüzde klasik turizm anlayışına göre "Alternatif Turizm", kitle turizmine göre "Yumuşak Turizm", çevreye karşı duyarlılığından dolayı "Eko-Turizm", özelliklerinden dolayı "Bilinçli Turizm" adları verilen bir turizm biçimini gündeme getirmiştir[6] [6].

Sürdürülebilir bir turizm, insanın ve çevrenin birlikte varlığı ile olasıdır. Temel yaklaşım, insanın doğal çevre üzerindeki etkisini en aza indirmek değil, ancak doğal çevrenin insan üzerindeki etkisini en üst noktaya çıkarabilmektir.

Sürdürülebilir turizmin gelişmesi, doğal alanların korunması, yenilenmesi ve ekolojik dengenin korunması ile olasıdır. Turizmin kaynağı olan bu değerlerin korunmaması durumunda, turizmin geleceğinin yerel, bölgesel ve ülkesel düzeyde bozunuma uğraması kaçınılmazdır.

Yerel yönetimlerin denetimi altında, çevreye saygılı, yapılaşmada yerel mimari özelliklerin korunmasına, arkeolojik kalıntı ve tarihsel yapıların özgün ortamla uyumunun bozulmamasına özen gösteren bu turizm biçimi yeni yapılanma yerine, varolan yapıların yeniden kullanımını özendirir ve yöresel ekonomik uğraşları korur ve geliştirir. Sürdürülebilir turizmde esas olan, doğal alanların ve kırsal kesimlerin,geleceğin turizm alanları olarak, turizmin olumsuz çevresel etkisinden korunması, günümüz turizmi içinde, turistlerin çevresel sorunları olmayan ortamlarda, doğa içinde turistik etkinliklere katılmasıdır

Sürdürülebilir Turizm Genel İlkeleri ;

- Talebe göre değil, arza göre turistik düzenlemelerin yapılması

- Önceliklerin yerel halka verilmesi

- 12 Ay turizm 

- Toplu taşıma 

- Toplumsal katılım

- Temiz enerji kullanımı

- Eylem durumunda dinlenme

- Gerçek yaşamın sahnelenmesi

- Mevcut yapı stoğunun kullanımı

- Toplumsal ve kültürel kimliğin korunması

-Turizm yatırımlarının esnek, gelişmeye açık ve uzun vadeli olması, olarak sıralanabilir.

Turizm olayı bilinçli bir dizge içerisinde ele alınmadığından, konukların talepleri ön plana çıkmış ve zaman içerisinde bu talepler çeşitli etmenlere göre yönlendirilmek istenmiştir. Yeterli arz potansiyeli ve altyapısı olmayan etkinliklerin talep dalgalanmalarından etkilenmeleri çok kolaydır. Uluslararası turizm piyasasında moda olan etkinlikler (bu etkinlik Sürdürülebilir turizm kapsamına girmiş olsa bile) yeterli arz araştırması yapılmadan uygulanmak istendiğinden,yarardan çok zarar getirir. Araştırma bölgesinin arz ettiği turizm potansiyeli doğrultusunda talep oluşmalı veya oluşturulmalıdır. Doğal kaynakların zorlanması yerine, bu bölge niteliklerine uyan kitlenin bölgeye çekilmesi gereklidir.

Turizm yatırımları esnek ve gelişmeye açık olmalıdır. Turizm sektöründeki dalgalanmalarda atıl durumda kalmamak ve doğadaki dengenin bozulmaması amacıyla turistik potansiyel %100 kullanılmamalı, zaman içerisinde birbirini izleyen ve birbirini tamamlayan işlevler yaşama geçirilmelidir. Her işlevin eklenmesini izleyen süreç içerisinde özellikle kaynaklar açısından doyum noktasının, göreceli de olsa ölçülmesi gerekmektedir. Bunun sonucunda yeni işlevlerin nitelikleri daha net bir biçimde ortaya konabilecek ve uygulanıp-uygulanmama konusunda karar verilebilecektir.

Turizm, yoğun bir emek sektörü olduğuna göre ve son ürün ancak insan tarafından sağlanabildiğine göre, turizm kararlarında ve uygulama aşamasında yerel halka öncelik verilmelidir.

Turistler gittikleri yerin kültürünü dışlamamalı, aynı zamanda yerel halk da kendi kültürünü tanıtmada zorlayıcı olmamalıdır. Ev sahipleri konukların yaşadıkları ortamın benzerini yaratmaya kendilerini zorunlu hissetmemelidir. "Turizm, evsahipleri üzerinde hoş olmayan ve hiç de önemsiz sayılmayacak baskılar da yaratabilmektedir. Örnek; Özellikle turlarla gelen büyük grupların dükkanlarda, pazar yerlerinde, yerel halka göre önceliğe sahip olmaları, cami kilise ve tapınaklarda ibadet sırasında dolaşmaları, yoğun mevsimde caddeleri, ulaşım araçlarını doldurmaları ya da turistler yüzünden bazı plajların kullanılmasının yerel halka yasaklanması gibi olaylar "Xenophobia-Yabancı Korkusu" denilen bir rahatsızlık yaratmaktadır. Kalabalıklaşma başlıca nedenlerden biridir. Pazar yerlerinde, caddelerde, dükkanlarda ve rekreasyon alanlarındaki aşırı kalabalığın meydana getirdiği tıkanıklık yerel halk arasında hoşnutsuzluğu arttırmaktadır."[7] [7]

"Turizm, yöreye gelişme ve iş olanakları kadar eknomik açıdan sorunlar dagetirebilir. Yerel halk yüksek yiyecek fiyatları ve yüksek kira ile karşılaşabilir, ya da büyük kapasiteli turizm yatırımcıları ile yarışma durumunda kalabilirler. Turizmden geliri olmayan yöre yaşayanları diğerlerine göre ekonomik yönden marjinal duruma düşebilirler. Çok kazananlar bir süre sonra az çalışmak gibi bir çelişkinin içine düşebilirler."[8] [8]

Girişimciler, işletmeler, arazi ve arsa sahipleri büyüyen bir turizm pazarı için uğraşırken, yerel yönetimler, yeterli olmayan yetkileri ve sınırlı bütçeleriylebüyümeye çalışmaktadırlar. Turizme yerel açıdan yaklaşılması çeşitli evrensel etkilerin uyumlaştırılmasına ve bütünleştirilmesine yolaçar. Yerel halk ancak kendilerinin sağladıkları potansiyelin kendilerine verilmesi ile ayakta durabilir ve turizmin gelişmesine katkı sağlayabilir. Yerel toplulukların kendi kendilerine yenileyen bir kaynak ve ağırlama ögesi olabilmesi için turizm planlama ve geliştirme sürecine katılmaları gerekmektedir. Katılmama durumunda, yerel halkın direnci artacak ve hoşgörüsü azalacaktır. Yerel halk, yaşadığı bölgenin doğal ve kültürel değerleri sayesinde ekonomik bir gelir elde ettiği zaman, kısa sürede bu değerlerin koruyucusu olacaktır. "Kendi kendini geliştiren ve başarısını yaratan bir endüstri halina getirmek için turizm, yerel halkın karar vermesine ve yerel kapasitelere dayalı yenilenebilir ve sürdürülebilir bir kaynak endüstrisi olarak planlanmalı ve yönetilmelidir."[9] [9]

Turizmin, bir ev sahibi toplum üzerindeki olumsuz toplumsal etkileri şu şekilde sınıflandırılabilir :

"1-Yerli halkın, turistler tarafından kullanılan lüks ve ithal mallara talep göstermesinin ortaya çıkardığı olumsuz durum,

2- Kumar, fahişelik, alkol ve diğer aşırılıklar gibi istenmeyen işlerin başlaması,

3-Özellikle turistlerle ev sahipleri arasında çok belirgin ırksal farklılıkların olduğu yerlerdeki ırksal gerginlikler,

4-Turizm işinde çalışanlar hesabına bir köleye yakışır tutumun gelişmesi,

5-İşçilerin rollerinin, her ülkede aynı tip olan uluslararası garson gibi standartlaşması,

6-Yerel kültürün ziyaretçi tarafından acaip bir adet veya eğlence olarak görülmesi durumunda, evsahibi halkın kültürel övünçlerinin kaybolması,

7-Çok fazla turistin varlığı yüzünden, yerel yaşam biçiminde çok hızlı bir değişme,

8- Otel ve lokanta işinin karakteristiği olan, kol gücüne dayalı olarak çalışan ve düşük ücret alan, çok sayıda işçiler."[10] [10]

Sürdürülebilir Turizmde, turistlerin gidecekleri yer ile ilgili olarak bilgi toplamaları önemli bir yertutar. Turistik süreç bu aşamada başlar. Turist, gideceği yerin özellikleri, toplumsal, ekonomik ve fiziksel yapısı ile ilgili ön bilgilere sahip olmak zorundadır ki, oradaki ortama tam anlamıyla katılabilsin. Özellikle toplumsal açılardan rahatsızlıklar çıkmaması için ön bilgilenmesi zorunludur. "Konuk durumundaki bireyin öztöre ve toplumsal değerler açısından kendi ülkelerinde, gideceği ülke hakkında yeterince eğitilip bilgilendirilmesi kaçınılmazdır."[11] [11]

Gerçek anlamda, "Ekolojik Turist", gideceği alanla beraber, genel ekolojikbilgiye sahip insan da demektir. Çevresel değerlerin korunmasında gönüllü davanışlarda bulunurlar. 1994 yılında Nepal’i gezen turistler arasında yapılan bir araştırmada, turistlerin %60’ını, harcadıkları para, eğer, koruma amaçlı kullanılırsa %5 veya %10 daha fazla ücret ödemeyi kabul ettikleri sonucu çıkmıştır.[12] [12]

Tek tip turizmin yeraldığı bölgelerde, turizm sezonu birkaç ayda toplanırken, çok çeşitli etkinliklerin olduğu bölgelerde turizm bütün bir yıla yayılabilmektedir. Turizm çeşitliliğine gidilerek, turizmin 12 ay gündemde kalması sağlanmalıdır.

Sürdürülebilir turizim özünde devingenlik ve etkinlik vardır. Eylem durumunda dinlenme (Örnek:Yürüyüş) önerilmektedir. Doğa içine yayılmış az yoğun yapılardan oluşan mekanların (Açık mekan ağırlıklı) oluşturulması gerekmektedir.

Turistik planlamalarda ekonomik çıkarı ön plana çıkaran kısa vadeli programlar yerine doğaya öncelik veren uzun vadeli programlar yapmak gerekmektedir. "Gelecekte dünya turizm hareketinden en karlı çıkacak olanlar doğalarını bozulmadan koruyabilenler olacaktır."[13] [13]

Sürdürülebilir turizm olayında,yerine getirilmesi gerekli asgari sağlık ve konfor sağlamaya yönelik altyapının oluşturulması gereklidir. Aynı zamanda yerel malzemenin kullanıldığı, yöresel mimariyiyansıtan mimari ve mevcut yapı stoğunun kullanılmasına öncelik verilmelidir.

Yerel özelliklerden uzaklaşmadan yapılacak bir yenileme nasıl olur ?[14] [14]

a-Yapısal Yenileme: Varolan yapıların yerel özellikleri korunarak bakım ve onarımlarının yapılması ve yapı stoğunun fiziksel olarak sağlamlaştırılması gerekmektedir. Ayrıca yeni yapılacak yatırımlar için mevcut özellikler çerçevesinde geliştirilmiş, uyarlanmış tasarımlar kullanılmalıdır.

b-İşlevsel Yenileme: Varolan kullanımların konaklama ve yeme, içme kullanımları ile yenilenmesi ve geliştirilen yeni turizm işlevleri doğrultusunda sağlıklı bir düzen içinde hizmet vermeyi amaçlayan standartların benimsenmesi gerekmektedir.

c-Konumsal Yenileme :Turizm hizmeti verecek yapıların dış çevresiyle olan iletişimi sağlayan ulaşım haberleşme, kanalizasyon, elektrifikasyon ve su olanaklarının arttırılması gerekmektedir.

d-Çevresel Yenileme: Günlük kullanım mekanlarının konuklar için ikincil harcama yaratacak biçimde geliştirilmesi gerekmektedir. (Örnek; El sanatları satış üniteleri).

e-Ekonomik Yenileme: Turistik mekanın rekreatif etkinliklerinin yanısıra para harcanacak bir mekan olarak da düzenlenmesi gerekmektedir. Ekonomik bir yenileme sözkonusudur. Bu ekonomik yenilemenin gene turizm amaçlı yenilenmelere dönüşümü sağlanmalıdır.

    Bu olay gerçekleştiğinde ;

-Bölge turizmi için eksikliği duyumsanan konaklama tesislerine çözüm bulunur,

-Yerliveyabancıturistinotantikbiratmosferdeağırlanmaheyecanı duyması sağlanır, 

-Mevcut çevrenin durağan konumdan çıkarılıp devinim kazanması ve toplumsal, kültürel ve ekonomik canlılığın doğması sağlanır, 

-Koruma bilincinin yaygınlaşmasını sağlar,

-Bölgede yaşayan halka, turizm yolu ile yeni kazançların sağlanması ve toplumsal düzeyin yükselmesini sağlar.

Kitlesel turizm, turistler için evsahibi ülkede, gerçek ülke yaşamından çok yapay turistik çekicilikler sunmaktadır. Turistik deneyim, gerçek yaşamdan uzaklaşmaya neden olmaktadır.

Turistik yaşam içerisinde toplumsal organizasyon olarak 2bölge tanımlanabilir;[15] [15]

a- Ön Bölge

b- Arka Bölge

"Ön Bölge" konukların karşılandığı ve servis etkinliklerinin olduğu, "Arka Bölge" ise ev sahibi grubun iş haricinde kullandığı alandır. ""Ön Bölge""deki davranışlar belirli bir ölçüde yapaydır, gerçek yaşam "Arka Bölge"de biçimlenmektedir. Sürdürülebilir turizmde "Arka Bölge"de yeralan etkinliklerin, yani "Gerçek Yaşamın" sahnelenmesi önemlidir.

Sürdürülebilir turizmin temel ilkelerinden biri de, temiz enerji kullanımıdır (Güneş, rüzgar, biyomas ve jeotermal enerji )

"Sürdürülebilirlik kavramı altında ülkemizde planlanan kalkınma hızının gerçekleştirilmesi ve toplumsal refahın arttırılmasında gerekli olan enerjinin dinamik bir program içinde alternatif kaynak çeşitliliği içermesi; hem enerji temininde bir darboğaza girilmemesi hem de enerjinin üretim ve tüketiminde bölgesel şartlara uygun çevresel etkilerini minimize eden bir seçim yapılması imkanı sağlayacaktır. Çünkü, enerji kaynakları farklı kirletici etkilere sahip olup bu etkileri giderici teknolojik iyileştirme imkanları da farklıdır."[16] [16]

"Türkiye’de mevcut yeni ve temiz enerji kaynakları arasında, yalnız güneş enerjisi ve biyomas ülkenin hemen hemen her yerinde bulunan kaynaklar durumundadır. Jeotermal, küçük akarsu, rüzgar vb. kaynaklar ise nispeten yerel niteliktedir.

Yıllardır sürmekte olan enerji darboğazı içindeki Türkiye’de, bir yandan alışılagelmiş enerji kaynaklarından tasarruf olanağı yaratacak, diğer yandan odun ve tezek gibi ticari olmayan enerji kaynaklarının endüstriyel ve tarımsalkullanım alanına kaydırılmasını sağlayacak güneş enerjisinin en yararlı şekilde değerlendirilmesi büyük önem taşımaktadır.

Kırsal kesimdeki çoğu uygulamalar (sulama, bina ve sera ısıtma, kullanma, su pompajı, soğutma gibi) bu karaktere oldukça uygun olduğundan güneş enerjisinin Türkiye’deki kullanımındaki genel politika, söz konusu enerjiyi öncelikle kırsal kesime kaydırmak olmalıdır."[17] [17]

"Rüzgar enerjisi uzun yıllar Türkiye’de yeterince değerlendirilememiş ve yararlanılamamış bir kaynak durumunda kalmıştır. Mevcut enerji kaynakları ile karşılaştırıldığında, rüzgar enerjisinin pahalı bir enerji türü olduğu görülmektedir. Ancak bugün için ekonomik olmayan bu enerji diğer fosil kaynaklı enerji kaynaklarının tükenebilirliği karşısında avantajlı olmaktadır. Türkiye’nin üç tarafı denizlerle çevrili ve engebeli olan coğrafi konumu, özellikle deniz kenarlarında ve denize açılan vadilerin ağızlarında rüzgar enerjisi elde etmeye çok uygundur."[18] [18]

    "Jeotermal enerji, yer kabuğunun işletilebilir derinliklerinde olağan dışı birikmiş olan ısının oluşturduğu bir enerji türüdür ve yenilenebilirliği ve tükenmezliği nedeniyle ayrı bir önem taşımaktadır."[19] [19] "Biyomas, yeşil bitkilerin güneş enerjisini fotosentez yolu ile kimyasal enerjiye dönüştürerek depolanması sonucu oluşan biyolojik kütle ve buna bağlı olarak organik madde kaynakları olarak tanımlanmaktadır. Organik madde içeren artıkların mikrobiyolojik yönden değerlendirilmesi, hem çevre kirliliğine yol açmaması hem de temiz enerji sağlaması yönünden önem taşımaktadır."[20] [20]

"Küçük hidroelektrik santraller yeryüzünde bilinen en eski elektrik üreten tesislerdir. Elektrik enerjisinin bilinmediği dönemlerde dahi su gücünden yararlanan küçük çaplı tesislerde su gücü mekanik enerjiye dönüştürülerek çeşitli işlerde kullanılmaktaydı.

Elektrik enerjisi üreten büyük ölçekli santrallerin kurulması ve bir şebeke yöntemi ile elektrik enerjisinin en uzak ve engebeli yörelere kadar bu şekilde taşınması ile önemlerini kaybetmişlerdir. Ancak küçük hidroelektrik santraller, elektrik üretiminin yanısıra, yerel başka gereksinmelere de (sulama, içme ve kullanma suyu gibi) yanıt verebilirler".[21] [21]

Doğalgaz çevre kirliliğine çok fazla yol açmayan bir enerji türüdür. Ancak, önemli ölçüde dışa bağımlı olunması, şebeke maliyetinin çok yüksek olması özellikle kırsal alanlarda kullanılmasını zorlaştırmakta ve yerel enerji kaynakların kullanılmasını zorunlu kılmaktadır.

[1] [1] ÇAKILCIOĞLU, Mehmet, Sürdürülebilir Turizme Yönelik Bir Yöntem Önerisi, Doğu Karadeniz/ Trabzon İli Özelinde Bir İrdeleme, Doktora Tezi, MSÜ, İstanbul, 1996, s.27

[2] [2] HİMMETOĞLU, Bülent,

“Sürdürülebilir Turizmi Gerçekleştirme Yolları”, Sürdürülebilir Turizm; Turizm Planlamasına Ekolojik Yaklaşım, 19.Dünya Şehircilik Günü Kollokyumu, Mimar Sinan Üniversitesi, İstanbul, 1996, s.64.

[3] [3] KARAMAN, Aykut,

“Sürdürülebilir Turizm Planlaması İçin Ekolojik Bir Çerçeve”, Sürdürülebilir Turizm; Turizm Planlamasına Ekolojik Yaklaşım, 19.Dünya Şehircilik Günü Kollokyumu, Mimar Sinan Üniversitesi, İstanbul, 1996, s.102.

[4] [4]ÇUBUK,Mehmet,

“Sürdürülebilir Turizm; Turizm Planlamasına Ekolojik Yaklaşım”, 19.Dünya Şehircilik Günü Kollokyumu, Mimar Sinan Üniversitesi, İstanbul, 1996, s.20.

[5] [5]DİNÇER,İlksen,

“Sürdürülebilir Turizmin Hayata Geçirilmesi İçin Aktive Olması Gereken Dinamiklerve İşlevleri-Model Çalışması, Sürdürülebilir Turizm; Turizm Planlamasına Ekolojik Yaklaşım, 19.Dünya Şehircilik Günü Kollokyumu, Mimar Sinan Üniversitesi, İstanbul, 1996, s.342.

[6] [6]DOĞANER,Suna

“Köyceğiz-Dalyan Çevresinde Eko-Turizm”,Türkiye Kalkınma Bankası, Turizm Yıllığı 1994, Ankara, 1995, s.94

[7] [7]ÖZGÜÇ,Nazmiye.

“Turizm Coğrafyası “,İstanbul Üniversitesi Yayınları,No:3267,İstanbul,1984 s.106

[8] [8]KARAMAN,Aykut,

“Sürdürülebilir Turizm Planlaması İçin Ekolojik Bir Çerçeve”, Sürdürülebilir Turizm; Turizm Planlamasına Ekolojik Yaklaşım, 19.Dünya Şehircilik Günü Kollokyumu, Mimar Sinan Üniversitesi, İstanbul, 1996, s.101.

[9] [9]RIZAOĞLU,Bahattin,

“Yerel Açıdan Turizm Planlaması ve Geliştirilmesi”, Turizm Yıllığı 1993, Türkiye Kalkınma Bankası, Ankara, 1993, s.146.

[10] [10]ÖZDEMİR,Mehmet.

“Turizmin Sosyal Yapı Üzerindeki Tesirleri”, Türkiye Kalkınma Bankası, Turizm Yıllığı 1990,Ankara,1991, s.96

[11] [11]GÜREL, Sümer,

“Turizm-Öztöre-ToplumsalDeğerler”, Sürdürülebilir Turizm; Turizm Planlamasına Ekolojik Yaklaşım, 19.Dünya Şehircilik Günü Kollokyumu, Mimar Sinan Üniversitesi, İstanbul, 1996, s.142.

[12] [12]AYALA,Hana.,

“Resort Ecotourism: A Paradigm for the 21st. Century”, Cornell Hotel and Restaurant Administration Quarterly “, Ekim 1996, Sayı 37, New York, s.50

[13] [13]ÇETİN, İhsan

“Doğu Karadeniz Bölgesi Turizmi”, Doğu Karadeniz Turizmi, Konferans, Turizm Bak.,Turizm Eğitimi Genel Müd Ankara, s. 21.

[14] [14]DUYGULUER,Feridun.

“ Karadeniz Bölgesinde Yaratıcı Pazarlama Teknikleri “, Kültür ve Turizm Bak. Tanıtma ve Pazarlama Genel Müdürlüğü, Ankara,1989, s.26.

[14] [15] a.g.e. s.7

[16] [16] AKALIN,Melih,

“Enerji, Yeni Kaynaklar ve Sürdürülebilirlik”, Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı, Türkiye Çevre Sorunları Vakfı Yayını, Ankara, 1990, s.173.

[17] [17] “Türkiye’nin Yeni ve Temiz Enerji Kaynakları “,Türkiye Çevre Sorunları Vakfı Yayınları, Ankara,1984, s.73.

[18] [18]a.g.e.,s.94.

[19] [19]a.g.e.,s.97.

[20] [20]a.g.e.,s.113

[21] [21]a.g.e.,s.138.

* Dr. Mehmet Çakılcıoğlu, Kent Plancısı.

Web Yönetiminin Notu: Bu yazı www.kentli.org'dan alınmış olup, yazarının onayı ile yayınlanmaktadır. 


Haberin kaynağı : http://www.macahelbizimdir.org
Macahel Bizimdir İnisiyatifi