GEF II ve Halkın Olmadığı Yönetim...

Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Dünya Bankası (WB) destekleriyle dünya düzeyinde faaliyet yürüten Küresel Çevre Fonu (GEF) adında bir kuruluş var. Kısa adı GEF olan bu kuruluşun temel amacı vahşice tahrip edilmekte olan çevrenin korunması ve tabiattaki biyolojik çeşitlilik ve zenginliklerin sürdürülebilmesidir. 

Çevre küresel bir sorundur...

Sanayileşmiş veya kalkınmış toplumların karşı karşıya geldikleri en ciddi sorunlardan biri de çevre sorunudur. Öyle ki bu sorun ne sadece bir ülkenin çabalarıyla çözümlenebilecek, ne de olumsuzlukları bir ülke sınırlarıyla sınırlı kalmaktadır. Çernobil'de nükleer tesis patlayıp dışarıya radyoaktif maddeler yaymaya başladığında bu sadece Ukrayna veya Rusya ile sınırlı kalmadı. Tüm bölge ülkelerini Avrupa'yı, Balkanlar'ı ve Türkiye'yi etkisi altına aldı. Karadeniz Bölgesindeki etkisinin hâlâ devam ettiği zaman zaman dile getirilmektedir.

Bu nedenle artık günümüzde çevre sorunları ve çözümleri bir ülkenin çabalarıyla başarılabilecek bir konu değildir. Sorun küresel olduğundan çözümün de küresel düzeyde ele alınması zorunluluğu vardır. Bu gerçekten hareketle Birleşmiş Milletler (BM) kendi bünyesinde bir "Çevre Programı" oluşturmuş ve dünyada çevre sorunları ile ilgili olarak çeşitli faaliyetler yürütmektedir. BM'nin önemli kuruluşlarından Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ile birlikte çevre faaliyetlerinin yürütülmesi son derece anlamlıdır. Zira çevre sorunları öncelikle kalkınma sürecinin ortaya çıkardığı bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır.

Küresel Çevre Fonu, dünyanın muhtelif ülkelerinde biyolojik çeşitlilik ve bozulmamışlık açısından önemli yerleri tespit ederek bunların korunması ve yeni nesillere intikal ettirilmesi için sürdürülebilir bir yönetimin gerçekleştirilmesine çalışmaktadır. Bu cümleden olarak Türkiye'de de dört bölgeyi belirleyerek bunların korunmasını ve buradaki biyolojik çeşitlilik ve bozulmamışlığın sürdürülmesi için Ağustos 2000'den bu yana bir proje uygulamaktadır.

Artvin Macahel'de, Kayseri Sultan Sazlığı'nda, Antalya Köprülü Kanyon'da ve Trakya İğneada'nda yürütülmekte olan Biyolojik Çeşitlilik ve Doğal Kaynak Yönetimi Projesi'nin uygulanmasında Dünya Bankası ve diğer kuruluşların özellikle istedikleri kamu yönetiminin klasik yöntemleri ve mantığı ile değil yöredeki halkın aktif katılımı ve çevrelerine sahip çıkmaları ilkesinin gerçekleştirilmesidir. Yöre halkının aktif katılımı ve bilinçle sahiplenmesi olmaksızın buralardaki biyolojik çeşitliliğin ve doğal kaynakların sürdürülebilir yönetiminin imkansızlığının farkındadır. Her türlü kolektif ve kamusal hizmetlerin yürütülmesinde yönetimin her düzeyinde katılımın öne alındığı bir çağda elbette ki çevrenin yönetimi de ancak yöre halkının katılımı ile gerçekleştirilebilir. 

Katılım temel ilkedir...

İlkesel olarak bu projenin katılım temelinde formüle edilmiş olması güzel. Ancak bunu uygulamanın kolay olmadığını unutmamak gerekir. Bunda yöre halkının bilinçsizliğinden çok proje yöneticilerinin klasik kamu yönetimi mantığından bir türlü kurtulamamalarının önemli etkisi olduğu gözleniyor. Bir örnek vermek gerekirse Artvin Macahel'deki bozulmamış zengin biyolojik çeşitliğin korunması ve sürdürülmesi için oluşturulan proje yönetiminin halkın aktif katılımını sağlamadan bildiğimiz klasik kamu yönetimi mantığı ile gelişigüzel kararlar aldığı, yöre halkı için hayati önem taşıyan çeşitli kamu hizmetlerinin yerine getirilmesine izin vermediği, adeta halkın kamu hizmeti almasını engellemeye çalıştığı şikayetleri gelmektedir. Belki güleceğiniz bir gelişme şu: Yöreye mobil telefon sistemi için baz istasyonu kurulmasına çevredeki kuş türlerinin olumsuz etkileneceği gerekçesiyle izin verilmemiştir. Köylülerin on, onbeş saat yayan yürüyerek gittikleri yaylalara yapılacak yol inşaatları engellenmekte, alabalık çiftliği kurmak isteyenlere ruhsat verilmesinin önüne geçilmektedir.

2006 yılına kadar uygulanacak GEF II projesinin temel amacı halkın çevrelerine sahip çıkmaları, halkın katılımına dayalı bir yönetimin tesisiyle çevrenin korunmasıdır. Oysa ki uygulama kamu otoritesinin "ben yaptım oldu" mantığıyla yürütülmektedir. Çevre ve Orman Bakanlığı'nın geleneklerine bu uygulama uygun düşse bile bu ne UNEP, ne Dünya Bankası, ne de Küresel Çevre Fonu'nun temel ilkelerine ve üzerinde uzlaşılan projenin ana metnine uygundur. Halkın katılımına dayanmayan hiçbir uygulamanın kalıcı ve verimli olması imkanının olmadığını herkesten önce proje yöneticilerinin ve bakanlık yetkililerin bilmesi gerekir. Bu yöntem ve mantıkla uygulama sürdürülürse hedefe varılması düşünülemez ancak dışarıdan sağlanan kredi ve hibelerin belli gruplar ve kadrolar arasında paylaşılıp iç edilmesine hizmet edebilir. 

Web Yönetiminin Notu: Bu yazı, {http://www.yenisafak.com.tr/ddursun.html} adresinden aynen alınmış olup, yazarının onayıyla yayınlanmaktadır.


Haberin kaynağı : http://www.macahelbizimdir.org
Macahel Bizimdir İnisiyatifi