Dünya Bankası'nın Camili ile İlgili Proje Önerisi Üzerine Düşünceler ve Öneriler

Camili’de Camili Halkı ile Dünya Bankası’nın temsilcileri arasında 26 Ağustos 1998 tarihinde başlayan ve iki gün süren toplantılarda, Camili’de ne tür projelerin gerçekleştirilebileceği konusu tartışılmış ve toplantıların sonucunda Dünya Bankası temsilcileri tarafından Camili’nin koruma havzasına alınmasına ve bu havzanın yönetimine dair bir taslak proje önerilmiştir.

Dünya Bankası temsilcileri, Orman Bakanlığı ile, doğal koruma alanlarına ilişkin yeni projelerin geliştirilmesi ve bu projelerin Orman Bakanlığı’nca yasa tasarısı olarak Bakanlar Kurulu’na teklif edilmesi konusunda işbirliği yaptıklarını belirtmişlerdir. Türkiye’nin değişik yörelerinde konu ile ilgili araştırmalar yaptıklarını, Camili’nin de proje kapsamı içinde olduğunu söylemişlerdir.

İki gün boyunca süren toplantılarda, öncelikle Camili halkının talepleri belirlenmeye çalışılmıştır. Bu toplantılara, Camili’de sürekli ikamet edenlerin yanında, İstanbul, İzmir, Kocaeli, ve Bursa’da yaşayan Camilili’lerin ilgi gösterdiği dikkat çekmiştir.

Toplantılarda oturumlar, Dünya Bankası projesi içinde yer alan bilim adamları tarafından yönetilmiştir. Halkın görüşlerinin ortaya çıkması için, konuşmak isteyen hemen herkese konuşma imkanı tanınmaya çalışılmıştır. Ancak halk konu ile ilgili yeterince önceden bilgilendirilmediği ve doküman halinde bir veri ile karşılaşmadığı için, iki gün boyunca konuyu toplantılarda anlamaya çalışmış, bu yüzden yeterince verim alınamamıştır. Camili ölçeğinde, yerinde, doğrudan, katılımcı demokrasinin bir örneğini ortaya koyma imkanı mevcutken, halkın arasındaki koordinasyon ve organizasyon eksikliği (bu durum Camili halkının kendi aralarında örgütlenme sorunu yaşadığını göstermektedir) nedeniyle, bunun tam anlamıyla gerçekleştirilemediği görülmüştür.

Camili projesi tartışılırken, projeyi koordine edenler tarafından baştan sağlıklı bir durum tesbitinin yapılamamış olması nedeniyle, (mevcut durum, sorunlar v.s.) “ne olması gerektiği, olması gerekenin nasıl gerçekleştirileceği, kimlerin söz sahibi olacağı, yönetimin hukuki yapısının ve yaptırımların neler olacağı” soruları açık ve net cevaplar bulamamıştır. Camili halkının ileriki aşamalarda projede etkili olacağı gibi ifadeler kullanılırken, projenin hazırlanması ve geliştirilmesi aşamasında, Camilili’lerin bulunmaması, halkın kendi iradeleri dışında bir tasarrufla karşı karşıya bulundukları endişesini doğurmuştur.

Halk, projenin ekonomik açıdan kendilerine getiri sağlayıp sağlamayacağı yönüyle ilgilenmiştir. Projenin bir bakanlıkla işbirliği içerisinde gerçekleştirmeye çalışılması nedeniyle, devletin Camili’ye ilişkin kamu hizmetleri ile ilgili bir çözüm paketinin bu projede mevcut olup olmadığı gündeme gelmiştir. Camili halkı bu proje taslağının, kendisinin yıllardır sürdüregeldiği, tarlası, bağı, yaylası ve ormanı ile ilişkisini olumlu veya olumsuz, nasıl etkileyeceğini sormuştur. Ulaşım ve mülkiyet sorununa ilişkin çözümlerin bu proje içinde olup olmadığı gündeme gelmiştir. Bu projenin, yıllardır barışık ve çıkar paralelliği içerisinde yaşayan Camili halkı ve Camili doğasına katkıda mı bulunacağı, yoksa aleyhlerine dengeyi bozup bozmayacağı merak edilmiştir. Sovyetler Birliği ile Türkiye arasında sınırlar belirlenirken, gönüllü olarak Türkiye tarafında yer almış Camili halkı, yirmibirinci yüzyılın arifesinde artık, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden, ulaşım, sağlık, eğitim, mülkiyet gibi kamu hizmetlerinden yararlanıp yararlanmayacağını sormuştur. Dünya Bankası’nın Camili’de gerçekleştirmeye çalıştığı projenin benzerlerinin Türkiye ve dünyanın değişik yerlerinde uygulanıp uygulanmadığı, uygulandıysa başarı sağlanıp sağlanmadığı sorulmuştur.

Dünya Bankası temsilcileri, ulaşım, sağlık, enerji, eğitim, mülkiyet ile ilgili sorunların muhatabının Türk Devleti olduğunu, kendilerinin olmadıklarını belirtmişlerdir. Kendilerinin Orman Bakanlığı tarafından talep edilen koruma alanlarının yönetimine ilişkin proje üzerinde durduklarını, bu projede merkezi hükümetin yerinden yönetime yetkileri nasıl devredebileceği konusunu çözmeye çalıştıklarını belirtmişlerdir. Bununla ilgili olarak Camili Koruma Alanı’na ilişkin bir Yönetim Planı taslağını halkla tartışmışlardır. Koruma havzasının yönetimi önerisi dışında konuşulanlar genellemeler şeklinde olmuştur. Ciddi bir şekilde sosyal ve ekonomik yapıya değinilmemiştir. Camili’nin doğal yapısının sadece Türkiye açısından değil, dünya için öneme haiz olduğu söylenmiştir. Havza yönetim planında genel olarak bu yönetimde Camilili’lerin yer alacağı anlatılmıştır. Yönetimin nasıl gerçekleştirileceği konusunda ise, yönetim planının yasama gibi inisiyatif sahibi olacağı, Camilili yöneticilerin bu yönetim planını uygulamada yönetenler olacağı vurgulanmıştır.

Camili projesinde Camili’nin doğal yapısı üzerinde fazlasıyla durulurken, Camili halkının durumu, sosyal ve ekonomik yapısı, mevcut durumdan yeni duruma geçişte meydana gelecek değişimler, kültürel doku ve gelenekler üzerinde durulmamıştır. Bu projede, doğadan anlayan, bu projenin nasıl finanse edildiğini bilen bilim adamları yer alırken, toplumu anlayacak sosyologlar, hukukçular, antropologlar, sosyal bilimciler, ekonomistler yer almamıştır. Dolayısıyla bu projede insan eksenli, insan ile doğayı bütünleştirip, aralarında barış ve çıkar paralelliği sağlayacak çözüm gözükmemektedir.

Camili projesinin akılcı, kalıcı ve kapsamlı bir çözüm getirebilmesi için, projede Camili insanı ile Camili doğasının bütün olarak görülmesi gerekir. Bu projede kesinlikle, ulaşım, eğitim, sağlık, mülkiyet, ekonomi v.b. sorunlar ile ilgili devletin kamu hizmeti eksikliğinden kaynaklanan sorunların nasıl çözüleceği ortaya konmalıdır. Otuz yılı aşkın bir süredir dışarıya göç veren Camili’de göçün durması için ne yapılması gerektiği belirtilmelidir. Bu havzada yaşayan yaban hayvanlarının korunması düşünülürken, yaban hayvanlarından doğan mağduriyetlerin nasıl giderileceği ortaya konmalıdır. Camili dışında yaşayan Camilili’lerin ailelerinin bütün yazı Camili’de geçirebileceği ve arazilerinde ahşap evler yapmalarını teşvik edecek öneriler geliştirilmelidir. Camili projesinde “doğa koruma ve ekoturizm” öne çıkmaktadır. Camili’ler içinse, Camili’de insanca yaşama imkanlarının sağlanması sorunu öne çıkmaktadır. Bu sebeple yazımızda sürekli olarak, Camili insanı ile Camili doğası arasındaki çıkar paralelliğine vurguda bulunduk. Bu bağlamda,projenin doğa koruma alanı ve yönetimi boyutu ile yeterli olmadığı kanaatindeyiz. Camili halkının sorunlarını öncelikli olarak çözmeyi düşünmeyen herhangi bir proje ve anlayışın, halkla işbirliği yapmayan, gönüllü katılımı sağlamayan, doğa ile insan arasında çıkar paralelliği kuramayan hiçbir yaklaşımın başarılı olma şansı yoktur. Aslına bakılırsa, Camili doğası zaten Camili insanına etken ve egemendir. Camili insanı doğa karşısında edilgen durumdadır. Camili doğası, mevcut doğal haliyle hiçbir müdahalede bulunulmadan, önlem alınmadan varlığını aktif ve dinamik bir şekilde varlığını sürdürmektedir. Camili halkı, Camili doğasının güzelliklerinin farkedilmesini, Türkiye ve Dünya gündemine getirmesini elbette herkesten çok istemektedir. Bir şartla ki, yetmişbeş yıldır kaderini belirleyen bu doğanın bugünden sonra yüzüne gülen kader olmasını arzulamaktadir. Bu açıdan, Camili ile ilgili proje geliştirmeyi üstlenenlerin bütün bu enstrümanları proje içerisine katması gerektiği, Camilili’lerin de acilen aralarında organik koordinasyon ve organizasyonu gerçekleştirmeleri ve Camili ile ilgili bütün girişimlerde başından sonuna kadar aktif ve etkin olarak yer almalar gerektiği görüşündeyiz.

Web Yönetiminin Notu: Bu yazı, Macahel Dergisi, Sayı:5-6, Ocak 1999'dan alınmıştır.


Haberin kaynağı : http://www.macahelbizimdir.org
Macahel Bizimdir İnisiyatifi