50 Sene Önce Macahel’de Öğrenci Olmak

Aşağıda okuyacağınız hatıralar sizleri zaman tünelinden 1960’lı yıllara götürecek, Macahel’deki yoksulluk ve imkânsızlıklar ile zamanın sosyal, ekonomik ve kültürel durumunu bir nebze de olsa yansıtacaktır. Böyle bir yazıyı kaleme alırken, ilkokulu Maral Köyü’nde, ortaokulu Borçka’da, liseyi Artvin’de, üniversiteyi İstanbul’da bitiren bir kişi olarak geniş bir konu yelpazesine sahibim. Şubat tatillerinin gidiş-geliş sendromları film şeridi gibi gözümün önünden geçti. Mevzu fakirliğini çekmeyeceğimi biliyordum ama konuların çokluğu, yazacaklarımın seçimini zorlaştırdı.

Kolej mi, İlkokul mu?

1961’de ilkokula başladım. Okula giden ağabeylerden ve ablalardan öğrendiğim birkaç Türkçe kelime ile bayağı hazırlıklı (!) olarak okula gitmiştim. Macahel’de Türkçe 7 yaşında ve okulda öğrenilirdi. Okulda Gürcüce konuşmak yasak olduğundan ve kimse Türkçe bilmediğinden, dolayısıyla gürültü yapamadığımızdan öğretmenlerimiz şanslıydı. 

Yeni öğrenmekte olduğumuz dille dersin anlatılması kâbustu. Küçük yürekleriyle bu heyecanı duymayan olmazdı. Ama en zoru, daha merkezi yerde olsun diye, dere kenarlarında yaptırılan okullara, yağmurda karda minik adımlarla bir saatlik uzaklıklardan ulaşmaktı. Geç kalanlar cezasız kalmazdı. Okula yakın yerlerde ikamet edenler şanslıydı. Macahel’de yağmur ve kar eksik olmaz, imkânsızlığın tavan yaptığı o dönemlerde şemsiye ve yağmurluk gibi lüksümüz de yoktu. Her aile, kendi dış giysisinin büyük bir bölümünü kendisi imal (!) ederdi. Borçka’dan gelen zaruri maddeler gaz, tuz ve şekerdi. Kapalı bir ekonomi vardı. Koyunyününden yapılan ipliklerle, annelerimiz “sapekro” denilen dokuma tezgâhından kalın yünlü kumaş üretirdi. Erkek öğrenciler, siyah önlükle beraber yünlü ceket pantolon giyerdi. Kızlar da genellikle önlük ve yine yün ipliği ile örülmüş hırkalarla idare ederlerdi. Çoraplarımız ise koyunyününden ya da keçi kılından örülmüş olurdu. Dört mevsim aynı tür çoraplar giyilirdi. Lastik ayakkabı zamanın modası, “gislavet” lastik ayakkabılar ise lüksüydü. Elbise ve önlükler temiz ama genellikle yamalı olurdu. Okul çantalarımız bezden dikilirdi. Uzun bir askılığı ile sırtımızda asılı durur, oynarken ve birbirimizi kovalarken sarkaç gibi sallandığından genellikle dikişlerinden sökülür, tekrar tekrar dikilirdi. Bazıları küçük tahta bavullarını okul çantası olarak kullanırdı. Bende de ağabeyimin kullandığı, fakat genellikle üzerine oturarak karda kaymayı sevmem nedeniyle, menteşeleri bozuk bir bavul vardı. Kalem ve defterler bitmesin diye çok idareli kullanılırdı. Silgi olarak genellikle lastik ayakkabıların ökçesini keserek babalarımızı masrafa sokmadan kendimiz imal ederdik. Beslenme çantası (!) mısır ekmeği, peynir veya yumurtadan oluşan yiyeceklerin konulduğu, torba veya mendildi. Beslenme torbası, kitap, defter çantasının içerisine yerleştirildiğinden yağmurlu havalarda ekmek hamuru ile kâğıt hamuru birbirini tatlandırırdı. Kalabalık olan odalarda gaz lambalarının altında ders çalışılırdı. Her evde en az iki öğrenci olurdu.

Macahel’in her köyünde genellikle bir ilkokul olmasına rağmen, uzak mahallelerde de okullaşma başlamıştı. Okullarda genellikle bir veya iki öğretmen olurdu. Sınıflar kalabalıktı. 1 ve 2’leri bir öğretmen, 3, 4 ve 5. sınıfları diğer öğretmen okuturdu. Öğrenciler tarafından iletişim açısından yerli öğretmenler daha çok sevilirdi. Ders saatleri sınıflara göre ayarlanmış olurdu. Örneğin öğretmen 1’lerle ilgileniyorsa 2’ler serbest çalışma yapardı. Bu arada okulun kitaplığından küçük kitapçıklar herkese dağıtılırdı. Bu kitapçıklardan biri kitaplıkta çokça bulunan “Televizyon” adlı kitapçıktı. Defalarca okumuş olmama rağmen hiçbir şey anlamamıştım. 1963’lerde okuduğum ama hayalimde canlandıramadığım televizyonu, ilk defa 1973 senesinde İstanbul’da izleyecektim.

1966 yılında ilkokulu bitirdim. Aynı yılın Temmuz ayında “İlköğretmen Okulu” sınavı için ağabeyim Osman Dursun, Adem Gümüş ve Davut Dursun ile birlikte Borçka yolculuğuna çıktık.

Arabaya İlk Defa 12 Yaşında Bindim

Borçka’ya gitmek üzere sabah ezanından önce Maral Köyü’ndeki evimizden yaya olarak yola çıktık. Temmuzun sıcak günlerindendi. Araba yolu Düzenli Köyü’ne kadar gelmişti. Ancak araba yoktu. Sırtımızdaki azıklarla birlikte yaya olarak, Karagöl yolu ayrımına yakın bir yerde bulunan fırına kadar yürüdük. Orada hayatımın ilkini yaşadım, ilk defa arabaya bindim. Bu tomruk yüklü bir kamyon idi. Aralık Köyü’nden olan orman işçileri de kamyona bindiklerinden tomruklar üzerinde bile yer bulmakta zorlandık. Bunu takip eden diğer ilkler ise, ilk defa şehir (Borçka) gördüm. İlk defa nüfus cüzdanı aldım. İlk defa kendi okulumun dışındaki öğrencilerle (Kars Cılavuz İlköğretmen Okulu için) yarıştım ve ilk defa bir sınavda başarısız oldum.

Gelecek yazımda Macahel-Borçka yolculuklarının ve Macahellinin ortaöğretimi dönemindeki zorluklarından bahsedeceğim.

Kalın sağlıcakla.

* Hatıralarını Sitemizle de paylaşan Sn. Hasan DURSUN’a teşekkür ediyoruz.


Haberin kaynağı : http://www.macahelbizimdir.org
Macahel Bizimdir İnisiyatifi